7 Mart 2015 Cumartesi
SADECE SİZ OLMUYORSUNUZ ÖLEN!!!!
Dostlarım.
Yazılarımı okuyor ve bana duygu dolu mesajlar gönderiyorsunuz. Samimi ve gönülden yazdığınız mesajlarınız için sizlere nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum.
Benim yazılarımı okurken gözlerinizin dolduğunu ağladığınızı söylüyorsunuz. Ben de yazarken gözlerim doluyor, ağlıyorum.
Ama bunlar boşa giden gözyaşları değil. Çünkü aramızda birbirimizi tanımasak da bir gönül bağı oluşuyor ve biz bunu karşılıklı hissediyoruz. Gönülleriniz bu kadar güzel olmasa yazdıklarımı fark etmezdiniz bile.
Mesajlarınızı bütün dikkatimi vererek okuyorum. Özür diliyorum hepsine teker teker cevap vermem çok zor.
Allah sizlerden razı olsun. Yasemin’e dualar ediyor rahmet diliyorsunuz. Yazılarımın amacı buydu. Bunu sizler gerçekleştirdiniz.
Artık güzel eşimi sizler de tanıyorsunuz ve onun,’’ Kader, alın yazısı böyleymiş veya herkes sonunda ölecek’’ gibi bir takım basmakalıp cümlelerle unutulup gidecek biri olmadığını anladınız, daha doğrusu hissettiniz.
Yalnız sizlerden aldığım mesajların büyük bir çoğunluğu beni o kadar şaşırttı ki tahmin edemezsiniz.
Biz Yasemin’le yaşadığımız 32 yıl süresince dünyanın, insanların bu kadar değiştiğini hiç fark edememişiz. O kadar birbirimize yetiyor, o kadar dolu dolu yaşıyorduk ki.
Bu mesajlarda; insanların artık sadece menfaat düşündükleri, bizim gibi aşkların artık çok ender olduğu, hatta neredeyse hiç kalmadığı, böyle bir birliktelik yaşadığımız için ikimizin de çok şanslı olduğunu okudum.
Birçok hanım okuyucum bizim ki gibi bir ilişki yaşayıp genç yaşta ölüp gitmeyi tercih ettiklerini bile yazıyorlar.
İnanılmaz duygulandım. Dünya bu kadar mı değişmiş, insanlar ilişkileri bu kadar mı yozlaşmış? İnsanların birbirlerine sevgi ile yaklaşmaları, karşılıklı sevgi ve inanç dolu bir ilişkileri olması, ender görülen bir şey haline gelmiş, inanamıyorum.
Bu ne kadar acı ne kadar utanılacak bir durum. Peki, sevgi bu kadar kaybolduysa insanlar hayatlarını neyle dolduruyorlar. Cep telefonlarıyla mı, bilgisayarlarla mı, bilgisayar oyunları ile mi, televizyonlarla mı dizilerle mi neyle? .
İnsan kollarını ne kadar açarsa o kadar sarılan olur. Kollarını kapalı tutan bir insan ancak kendine sarılır. Bu mu yani.? Dünya bu kadar mı değişmiş.?
Bu arada çok değer verdiğim bir hanım okuyucum, bana duygulu bir mesaj atıp, yıllardır deli gibi sevdiği, aşık olduğu, çok sevgili babasına kanser teşhisi konulduğunu ve çok üzüldüğünü, benim hislerimi şimdi çok daha iyi ve derinden hissettiğini yazmış. Evet dostlarım sizlerle samimi olarak paylaştığım gibi bu hastalık insanı çok üzüyor çoook.
Bu yazım sizleri üzecek biliyorum. Hatta sizleri biraz da korkutmak istiyorum. Ama nasıl bir hastalıkla karşı karşıya olduğunuzu sizlere başka türlü anlatmama imkan yok.
Kanser dünyada ki en haysiyetsiz, en acımasız, en sinsi hastalık. Bu lanet hastalık insanlarla bir kedinin fare ile oynadığı gibi oynuyor. Bilmem hiç kedinin bir fare ile oynamasına şahit oldunuz mu. Kedi fareyi iyice yorar. Sonra artık kaçamayacak kadar halsiz kaldığını görünce fareyi bırakır gider gibi yapar. Sonra fare son gayretiyle biraz uzaklaşmaya başlayınca üstüne atlayıp tekrar yakalar sonra tekrar bırakır. Bu oyun kedinin paşa gönlü olup da fareyi yutana kadar devam eder.
İşte kanser hastalığı ve kanser hastaları arasında geçenlerde bundan farklı değil. Erken teşhis olupta yaşama şansı olanlar haricinde, tedavi edilmesi mümkün olmayan hastaların sadece birazcık ömrü uzaltılmaya çalışılıyor. O yaşadıklarına yaşayacaklarına pişman oldukları kemo terapi ilaçlarına katlanmak zorunda kalıyorlar.
İşte ben sizlerin bunu yaşamanızı istemiyorum. Bu lanet hastalığa bu fırsatı vermeyin. ‘’Ne olacak canım, alnımıza yazılmışsa olur veya kader de varsa başımıza gelir’’ demeyin. Bunlar yanlış ve egoistçe düşünceler. Kanser yalnız sizi öldürmüyor. Sizinle beraber o hastalığı yaşayan yakınlarınızı öldürmekten beter ediyor. Onları öyle bir etkiliyor ki geri kalan hayatlarında ne yapacaklarını bilemiyor, kendilerine gelemiyorlar.
Benimle ve Yasemin’le tanıştınız. Bizlerin başından geçenleri öğrendiniz. Çektiğimiz acıları, hasreti görüyorsunuz.
İnsanın hayat arkadaşını kaybetmesi hiçbir acıya benzemiyor. Sanki orta yerinizden bir testereyle ikiye ayrılmış gibi hissediyorsunuz. Size kalan yarı, öbür yarıyı öyle bir özlüyor, öyle bir özlüyor ki.
Kanser ve kanserin her türü hakkında öğrenebileceğiniz kadar öğrenin. Bilgisayara girin, kitaplar okuyun, filmler seyredin
Senelik kontrollarınızı muhakkak ama muhakkak yaptırın. Bu hastalığı ne kadar erken yakalarsanız o kadar yenme şansınız var. Tedbirleriniz alın ve dikilin bu lanet hastalığın karşısına ‘’YOK ÖYLE’’ diyerek.
Eğer boş verirseniz, hastalandığınızda çok eziyet çekeceğinizi, sizi sevenlerin hiç unutamayacakları acı dolu anılarla başbaşa kalacağını ve bu anıların yaşadıkları sürece paslı çıviler gibi hafızalarına çakılacağını hiç unutmayın, katiyen unutmayın.
Sevgilim’i yumurtalık kanserine kaybettim. Bu tür kanserin en tehlikeli ve en sinsi türü. Erkeklerde pankreas, kadınlarda yumurtalık kanseri.
Bu kanser türü maalesef meme kanseri kadar bilinmiyor ve teşhisi çok zor. Memenizde bir gariplik hissedebiliyorsunuz ama yumurtalığınızda bunu hissedemiyorsunuz. Bu tür ancak 10 cm lik bir kitle oluşturduktan sonra belirtiler vermeye başlıyor.
Teşhiş edildikten sonra maalesef artık kanserin üçüncü evresi olduğundan hastanın kurtulması mucizelere bağlı.
Başlıca belirtiler; karında gaz ve şişkinlik, bağırsaklarda düzenli çalışma sorunu yani hazımsızlıkla aynı belirtiler. Bunlar da hastaları yanıltıyorlar.
Simir testinin iyi çıkması hiçbir şey değil. Simir testiniz ideal çıkarken, yumurtalığınızda bu kitle devamlı büyüyebiliyor. Yasemin’imin simir testi sonuçları mükemmeldi.
Yumurtalık ve rahim bölgesinde ne olup bittiğini keşfetmek sadece ALT BATIM TOMOGRAFİSİ çektirmekle mümkün.( Detaylı bilgi için internete girin yeter)
Hanımlar lütfen her yıl bunu yaptırın. Yaptırın ki bizim başımıza gelen sizin başınıza gelmesin. Bizim yaşadığımız acıları sizler ve yakınlarınız yaşamasınlar.
Her hastane de bu servis var ve bütün çekim sadece 15 dakika sürüyor.
Sizlerden hiçbir yazımı paylaşmanızı istemedim. Paylaşma kararını sizler verdiniz. Ama lütfen bu yazımı arkadaşlarınızla, sevdiklerinizle paylaşın.
Eğer, bir kişi bile bu yazıdan etkilenip, tavsiyelerime uyarsa o bir kişi bile beni mutlu eder.
Eğer, size yazdıklarımı bana birisi yazsa veya söyleseydi, belki bugün Yasemin’im yaşıyor olabilirdi.
Ne olur ihmal etmeyin.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder