11 Eylül 2015 Cuma

RUHLAR HER ZAMAN HÜZÜNLÜ HİKAYELER ANLATMAZLAR


Eski tarihi binalar, kasabalar, şehirler bana nedense hep hüzün verirler. Hatta kalbimi bazen öyle bir hüzünle doldururlar ki artık taşıyamayacak gibi hisseder, ilk bulduğum yere oturur, gözlerimi bir yerlere dikerim. 

Neden böyle hissederdim, bana ne olurdu anlayamazdım. Bilhassa sıvaları dökülmüş, altından kat kat boyaları çıkmış, eski tuğla duvarlar beni çok etkilerdi. Böyle bir duvarın önünde durur, dakikalarca bakardım, o ayrı ayrı boyalara. Parmaklarım ucuyla dokunur, okşardım. Bazen konuşurdum bile.

Bana göre o kat kat boyalar, o evde biribirinin üstüne yaşamış insanlardı. İşte ben o boyalara dokunduğumda, sanki orada yaşamış olan ruhlara dokunuyor gibi hissederdim. Mesela Venedik’ten hiç ayrılmak istememiştim. Herkes St. Marco Meydanında klasik müzik dinleyip expresso içerken, ben bir duvardan diğerine koşturmuştum.

Bir de mezarlıklar; İsimleri okur, yazılanları okur, mezar taşlarını inceden inceye incelerdim. Mezarlıklar benim için canlı bir tarihti, Eğer hava güneşliyse, birde her yanım çiçeklerle doluysa, öyle huzur duyardım ki. İnanın etrafımda uçuşan ruhları hissederdim.

Her birinin bir hikayesi vardı o ruhların. Kimisi vefasızlıktan bahseder, kimisi erken ve vakitsiz ölümden şikayet eder, kimisi yalnızlıktan, kimisi hayattayken hiç anlaşılamamaktan. Ve ben oturduğum yerden sabırla dinlerdim onları. Üzülürdüm, gözlerimde yaşarırdı, ama gülerdim de. Ruhlar hayat dolu komik anılarda anlatırlardı, hüzünlü hikayelerin yanı sıra. O kadar güzel vakit geçiririmdim ki inanın hiç ayrılmak içimden gelmezdi.

Yeşil gözlü güzel kadın bana hep “Güvenciğim sevgilim” derdi eğer seni yabancı bir şehirde veya mekan da kaybedersem hiç endişelenmem. Çünkü seni elimle koymuş gibi bulurum. Sen ya bir mezarlıkta oturursun, ya da eski sıvaları dökülmüş bir duvarın önünde”

Bulurdu da, eliyle koymuş gibi, bulurdu da!

Şimdi aramak zorunda değil. Çünkü her sabah saat 9.00 ile 9.30 arası nerede olacağımı biliyor.

Ama ben artık ne mezarlıkları seviyorum, ne de sıvası dökülmüş eski duvarlarla konuşuyorum.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder