11 Eylül 2015 Cuma

GÖZLÜKLER AYNI AMA ADAM AYNI ADAM DEĞİL



Sivas’ta 7 yaşında kayak yapmaya başladım. 10 yaşında şehir takımına seçildim. Üniversiteye gidene kadar Palandöken, Sarıkamış, Erciyes, Uludağ kaymadığım dağ kalmadı, o zamanın ilkel kayakları, ilkel ayakkabılarıyla.

Sonra Kanada’ya gittim. 20 yıl kaldım. 20 kış kayak yaptım. İnsanların yürüyerek inmeye korktuğu tepelerde, dağlarda, dünyaca meşhur kayakmerkezlerinde yüzümde bir deli gülüşü, sakallarım bıyıklarım dona dona kaydım, kaydım. Yüzlerce defa düştüm, kalktım üstümdeki, gözlüklerimin içindeki karları temizledim, yüzümdeki o deli gülüşünü yeniledim, kaymaya devam ettim, daha hırslı daha çılgınca.

1988 yılında kesin dönüş yaptık Marmaris’e. Rüzgar sörfüyle tanıştım. Her Allah’ın günü en az 10 saat sörf yapmaya başladım. Sörfüme atlar Marmaris limanından çıkar bütün gün açık denizde sörf yapar, tur tekneleriyle geri dönerdim. Onlarca defa düşmüş, güneşten kapkara yanmış sırım gibi. Teknelerdeki çocuklar “abi yanmışındır bir bira açalımmı” diye dalga geçerler, turistler resmi mi çekerlerdi.

Sonunda rüzgar sörfü kesmemeye başladı. Ben de yelkene başladım. Tam 20 yıl yelken yaptım kendi yelkenli yatımla. Solo, yalnız, kendi başıma. Denizde ki huzura, yelkenler full açık, son sürat yol alırken, yelkenlerin, rüzgarın, deniz suyunun sihirli esrarengiz sesine, bayıldım, bayıldım. Çok fırtınalar yaşadım, ama hepsinin hakkından geldim. Halatlar ellerimi mi kesmedi, denize mi düşmedim, yelkenlerim mi yırtılmadı. Ama ne olursa olsun o tekneyi sağ salim yerine getirip yuvasına bağlamayı başardım.

Senelerce yat yarışlarına katıldım yarıştım, yeşil gözlü güzel kadın da yarıştı benimle aslanlar gibi. Dümen tuttu, kusursuz, cesur.

15 yıldır motosiklet kullanıyorum. Yamaha 850 TDM, 250 Kg çıkmadığım yol tırmanmadığım dağ kalmadı. Düştüm zaman zaman da.

15 yıl önce tenise başladım. Yaz demedim kış demedim gece demedim, gündüz demedim, tenis oynadım, Turnuvalara katıldım kupalar kazandım. Kazasız belasız yüzlerce set tenis oynadım, maçlar yaptım.

İşte dostlar bu kadar aktif bir hayatım vardı benim ve bütün bunlara rağmen ne bir yanımı kırdım ne de sakatladım, bu kadar yıldır.

5 gün önce 20 yılda binlerce defa inip çıktığım evimin ortasında ki merdivenden düşüp omzumu sakatladım. Yerinden çıkan kemiği üç saat süren bir ameliyatla yerine vidaladılar. Kendimden de salaklığımdan da utanıyorum.

Beni bu halde gören dostlarım, önce motor kazasımı diye soruyorlar. Ben “hayır” deyince “yelken mi o zaman” diye devam ediyorlar. Ben den yine “hayır” cevabı alınca tenise dönüyorlar. Ben bir salağım, merdivenden düştüm de böyle oldu demeye utanıyorum.

Anadolu’da atalarımız boşuna “attan düşen ölmez ama eşekten düşen ölür” dememişler.

Bir de bilmem nazara inanırmısınız. Ben artık inanmaya başladım. Yıllarca yeşil gözlü güzel kadına yüzlerce insan, yerli yabancı, saçlarınız ne güzel Yasemin Hanım dediler, dediler kızcağız önce saçlarını kaybetti.

Turnuvada ki son çiftler tenis maçımız bitti. Rakibim İngiliz bana” you have a very strong right arm and your services are amazing( senin sağ kolun çok kuvvetli, servislerin inanılma güçlü) dedi ve sağ omzumu okşadı gülerek.

10 dakika sonra evde merdivenden düştüm ve işte o omuz sakatlandı.

Adamın gözleri masmaviydi.

Artık neye inanırsanız, nazara mı, kadere mi, olacağı varmışa mı, görünmez kazaya mı yoksa benim salaklığıma mı tercih sizin.

Ama şunu çok iyi biliyorum. Gözlükler aynı ama, adam aynı adam değil artık.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder