20 Şubat 2015 Cuma

AH O MELEKLER YOKMU O MELEKLER!!!!




1968 yılında İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümün de üniversiteye başladım. Tarih bölümün de tahsil gören bütün öğrenciler erkek ve neredeyse hepsi tek kaşlı olduğundan bu bölüm beni pek açmadı. Benim gönlümde o zamanlar İstanbul sosyetesinin okuduğu arkeoloji bölümü yatıyordu. Bir yıl önce Ankara Dil Tarih Üniversitesinde kaçak girdiğim bir arkeoloji dersinde, slayt gösterileri sırasında ışıkların söndürülüp mumlar yakılarak öğrencilerin mum ışığında not almalarını, çok romantik bulmuştum.
Kaçıncı yedek olduğumu hatırlamıyorum fakat büyük bir ilgi ile beklediğim arkeoloji bölümüne üniversite açıldıktan iki hafta sonra transfer oldum. Çok sevindim. O yıllarda arkeolojinin ne olduğunu ve bir arkeoloğun ne halt karıştırdığını pek az kişi biliyordu. ( gerçi hala öyle ya!)
‘’ Çocuğunuz ne okuyor?’’
‘’ Tıp efendim’’
‘’ Oh ne güzel Allah bağışlasın’’
‘’ Sizinki ne okuyor?’’
‘’ Dişçilik’’
‘’ Ne kadar güzel aferin evladıma’’
‘’ Benimki Orta Doğu da mühendis çıkacak’’
‘’İnşallah efendim Maşallah’’
‘’ Sizin çocuk’’
‘’ Arkeoloji okuyor, arkeolog çıkacak ‘’
‘’ Öyle mi… vah, vah’’
Neyse ki üniversitenin en güzel kızları ve enteresan delikanlıları arkeoloji bölümündeydi. Mankenler, fotoroman oyuncuları( O zamanlar foto romanlar çok modaydı) fotoğrafçılar, turist rehberleri çooook renkli bir bölümdü İstanbul Arkeoloji bölümü. Dördüncü katta ki küçük fakat çok şirin kitaplığımızdan deniz görünür, kitaplık müdüresi, hafif kaçık Zafer Hanım, havasına girince aryalar söylerdi.
Arkeoloji bölümünün diğer bölümlerden çok farklı bir enerjisi vardı. Ders aralarında koridora dizilir, sigaralarımızı yakar, çaylarımızı yudumlardık. Sonra Merih’i havaya sokar, mankenlik yaptırırdık. Hakikaten de Merih sonunda çok tanınmış bir manken oldu. Merih Akalın en sevdiğim arkadaşlarımdan biridir. Merih’le aramızda ki arkadaşlık ve sevgi hiç değişmedi. Aradan yıllar geçmesine rağmen onu her gördüğümde o tatlı, yaramaz arkeoloji öğrencisi Merih’i hatırlarım.
Arda Uskan çok farklı ve aynı zamanda çok meziyetli bir öğrenciydi. Öğrenciliğinin yanı sıra, mükemmel fotoğraflar çeker, şarkı sözü, senaryo yazar, moda sovları tertiplerdi. Türkiye’ye fotoroman modasını Arda getirmiştir denilebilir. Moda’daki evlerinde sık sık partiler düzenler, yakın arkadaşları olan birçok ünlüyü bu partilere davet ederdi. Barış Manço, Moğollar bunların bazılarıydı. Arda çok iyi bir arkadaşımdı.
Arkeoloji bölümü ikinci yılım da artık popüler bir öğrenciydim. Bu kadar kısa bir zamanda güzel bir çevre edindim. İkinci yılın sonunda babası çok varlıklı bir sarraf olan F. İle çıkmaya başladık ve sonunda F’nin ‘’Bak beni babamdan isteyip duruyorlar ha!’’ tehditleri sonunda nişanlanmaya karar verdik.( Bu arada F. çok güzel bir kızdı)
F’nin ailesi bize o zamanların flaş mekanlarından biri olan Kervansaray’da gazetelerin sosyete sütunlarına geçen bir nişan yaptılar. Bütün arkeoloji bölümü nişan törenindeydi.
Bizim bu diller destan nişana, nişanlımın ailesi kendi akrabalarını, bizde İstanbul’da yaşayan bizim akrabalarımızı davet ettik. Bundan önceki yazımda bahsettiğim Cemal Abi, eşi İsmet hanım, kızları Nuriye ve Yasemin de nişanımıza gelen akrabaların içindelerdi. Yazımın sonuna eklediğim siyah beyaz fotoğrafa iyi bakın. Bu gün hala albümüm de duran bu fotoğrafta; eski nişanlım ayakta, annemle karşılıklı gülüşüyorlar. Aralarından küçük bir kızın adeta hırslı bir surat ifadesiyle nişanlıma baktığını görüyorsunuz. Sanki ‘’Sen boşuna heveslen bakalım, o seninle nişanlanıyor ama sonunda benimle evlenecek’’ diyor, o bakışla. O surat ifadesiyle. İşte o küçük çocuk ‘’Yasemin’’ yani eşim.

Yıllar sonra Yasemin’le evlendiğimizde bu fotoğrafı kendisine gösterdim. O çocuğun kendisi olduğunu görünce gözlerine inanamadı güzelim. Ona’’ Bak Yasemin’cim eğer o nişan gecesi birisi gelip sen bu kızla nişanlanıyorsun ama ondan ayrılacak ve yıllar sonra, aha şu yeşil gözlü küçük kızla evleneceksin dese, herhalde herifi döverdim’’ dedim.
Yaa, işte siz buna ‘’Aşk sürprizleri sever mi dersiniz, aşk tesadüfleri sever mi’’ dersiniz o size kalmış. Ama ben biliyorum. Ah o melekler yok mu o melekler.

,

1 yorum:

  1. :D Tesadüf diye bir şey yoktur biliyorsunuz... Ve evet melekler vardır, kesin onların işi :D

    YanıtlaSil