24 Şubat 2015 Salı
BIRAKIN DELİ ZANNETSİNLER SİZİ!!!
Kanada’da ilkbahar yoktur, olmaz. Kış biter, birden yaz başlar. Bir tek İngiliz Kolombiya’sı bölgesinde ilkbahar yaşanır o kadar.
Sivas’ta doğmuş, büyümüş, çocukluğu tarlalarda kır çiçekleri ve envai çeşit kuşlar arasında geçmiş biri olarak ilkbaharı çok özledim, Kanada’da yaşarken. Tam 10 yıl Türkiye’ye dönmedim. 10 yıl kır çiçeklerine de kuşlara da hasret kaldım.
Sonunda Yasemin’le nişanlanmak için Büyükçekmece’ye geldim. O zamanlar,1982 yıllarında henüz her taraf apartmanlarla dolmamıştı. Yaseminlerin evinin önündeki tarlalarda kır çiçeklerine görünce aklım başımdan gitti. Rengarenk, kırmızı, mor, sarı, pembe, gökkuşağının her rengi çiçeklerle dolu o tarlalara çıplak ayak daldım. Çiçeklerle konuşarak, onları okşayarak bir tarladan bir tarlaya koştum koştum.
Evlerinin balkonlarından beni seyreden Yasemin’lerin komşuları. ‘’Bula bula bu herifimi bulmuşlar, koca herif, çıplak ayak tarlalarda koşuyor, çiçeklerle konuşuyor. Manyakmıdır nedir. Gül gibi kızımıza yazık’’ demişler.’’ Kızı yaktılar’’ diye üzülmüşler.
Yasemin bana komşularını ne kadar güzel etkilediğimi söyleyince, ona bahar çiçeklerinin benim için çok önem taşıdığını, 10 yıldır bu çiçeklerin özlemini çektiğimi ve Sivas’ta yaşadığım çocukluk anılarımı anlattım saatlerce. Sonra evlendiğimizde sevgilimi alıp Sivas’a götürdüm.
Ona, Aşık Veysel’in bahar çiçeklerini, laleleri, nergisleri, sümbülleri, gelincikleri gösterip, şairin ‘’Haziranda Sivas’ta Ölünmez’’ satırlarını boşu boşuna yazmadığını söyledim.
Bir yıl sonra, Büyükçekmece’de Yasemin’le elele, o kır çiçekleri ile dolu tarlalarda çıplak ayak koşarken, bu defa balkonlarından bizi seyreden komşuları ‘’ Vah vah yazık oldu kıza. O da kocası gibi delirdi, manyaklaştı’’ demişler.
Baharı o kadar severdik ki bir kızımız olunca adını ‘’Bahar’’ koyduk.
Marmaris ve çevresinde bahar çiçeklerinin sihirli bir sırası vardır ve hiç bozulmaz.
Önce minik minik yalancı laleler açarlar. Morun, pembenin, mavinin en güzel tonlarını yansıtırlar. Yasemin ve kızım Bahar’la bu çiçeklerin yetiştiği yerleri keşfetmeye bayılırdık. Yüzlerce fotoğraflarını çeker, sonra da suçlu suçlu küçük bir demet yapar evimize götürür, yaşata bildiğimiz kadar yaşatırdık
Sonra bembeyaz papatyalar açınca kırmızı cipimize atlar Önce Bayır’a sonra da eski Bozburun; Söğüt yoluna çıkar, kendimizi, kocaman gri kayaların arasından, basamak basamak tepelerden fışkıran papatyaların arasına bırakırdık. ‘’Sessizlikler vadisi’’ derdim ben o vadiye. Marmaris’in hiç bitmeyen inşaatları, molozları, beton kamyonları, grayderleri, kepçeleri, matkapları, hilti feryatlarından sonra cennet gibi gelirdi o vadi bize. İnsan yapısı hiçbir şey yoktu. Arıların böceklerin vızıltılarını dinleyerek, Yasemin’imle elele, saatlerce otururduk papatyalar arasında. Sarılırdık birbirimize, öpüşürdük.
Sonra Badem ağaçları çiçek açardı. Önce Selimiye, söğüt, Bozburun’ a gider, o kar yağmış gibi çiçeklerle kaplı tepeleri seyreder, yüzlerce fotoğraf çekerdik. Yetmezdi, Datça’ya giderdik. Datça’da ki badem ağaçlarıyla konuşurdu Yasemin. Badem çiçeklerini koklar, badem ağaçlarına sarılır onlara teşekkür ederdi. O beyazın her tonu, pembenin her tonu çiçekler arasında kaybolur gider, vaktin nasıl geçtiğini anlamazdık.
En sonunda kıpkırmızı gelinciklere sıra gelirdi. Yasemin’im en çok da gelincikleri severdi. Gelincik tarlalarına girer, çiçekler dokunur, onların etrafında dans eder, hangisine bakacağını şaşırırdı. Ona göre dünyada ki en güzel kırmızı gelincik kırmızısıydı. Hiç ayrılmak istemezdi gelinciklerinden. Gelincikler solmaya başlayınca bir hüzünlenirdi ki.
Yeşil gözlü güzel karımın ömrü de kır çiçekleri gibi kısa oldu. Ama yaşadığı dünyayı yarattığı resimler ve tablolarıyla kır çiçekleri gibi güzelleştirdi.
Bu sene biz gidemiyoruz. Sizler gidin bizim yerimize. Tutun sevgilinizin elinden, cep telefonunuzu da bilgisayarınızı da kapatın baharı karşılayın birlikte. Yalancı lalelerin, papatyaların, badem çiçeklerinin, gelinciklerin fotoğraflarını çekin. Konuşun onlarla, dokunun onlara, aralarında sarılın birbirinize dans edin. Baharın kokusunu çiğerlerinize çekin ‘’Ohhhh be dünya varmış’’ diyene kadar. Bırakın millet deli zannetsin sizi. Ne kadar deli zannederlerse, o kadar güzel yaşıyorsunuz demektir. İnanın bana.
Sevgililer gününde kalbim çok ağrıdı dostlarım.
Şimdi bahar geliyor, korkuyorum, çok korkuyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder