25 Mayıs 2015 Pazartesi

HATIRA


Halen Marmaris’te yaşıyorum ve Marmaris’te büyük bir ailem var.

Aslında Sivas’lıyız biz. 1930 senelerinde Büyük amcam Marmaris’e sağlık memuru olarak tayin olmuş, sonra küçük amcamı yanına getirmiş Sivas’tan. Derken iki amcam da  evlenmişler çocukları olmuş  böylece Marmaris’te bir Karabenliler ailesi oluşmuş.

2013 senesi Mart ayında amca çocuklarımdan birisi, 40 ıncı evlilik yıldönümlerini kutlamak için bütün aileye, yat limanındaki güzel bir restoranın ikinci katında bir yemek verdi. Yasemin’le bende davetliydim.

Güzel bir yemek ve güzel bir geceydi.

Yemekten sonra klasik Türk müziği söyleyen sempatik bir şarkıcı ud ile şarkılar söylemeye başladı.

Birazdan salondakilerde ona eşlik etmeye başladılar, atmosfer daha bir samimileşti.

Daha sonra sanatkar istekleri söylemeye başladı. Sesine güvenenlerin kendisine eşlik edebileceklerini, isteyenlerin solo şarkı söyleyebileceklerini anons etti.

Böylece birkaç kişi onunla beraber birkaç şarkı söylediler.

Lokantadaki kalabalıktan bazıları ilgilendi, bazıları sohbetlerine devam ettiler.

Biraz kendimi öveceğim ama, benim davudi ve güzel bir sesim vardır.

Müzisyen olduğumdan ve senelerdir türkü, ara sıra da şarkı söylediğimden, sahneye alışkın bir insanım.

Yasemin benim en büyük dinleyicimdi.

Aynı zamanda müzisyen bir babanın çocuğu olduğundan oda güzel söyler ve benim bütün repertuarımı adeta ezbere bilirdi.

Havasına girdiğimizde ben çalardım o söylerdi, veya beraber söylerdik.

Neyse şarkı söyleme sırası bize geldi.

Yasemin’imin benden en severek dinlediği bir şarkı seçtim

Sevgilim o kadar güzeldi ki o gece. Göz kamaştırıyordu çok güzeldi çok.

Ellerini tuttum iki elimle ve yeşil gözlerinin içine bakarak şarkıya başladım.

Birden lokantadaki herkes sustu.

Gözlerimi hiç gözlerinden ayırmadan, ellerini hiç bırakmadan şarkının birinci kıtasını söyledim.

İkinci kıtayı Yasemin’imle birlikte söyledik.

Şarkımız bitince büyük bir alkış koptu.

Müzisyen udunu bıraktı. Masamıza kadar geldi. Boynuma sarıldı ve “Abi bu kadar senelik müzisyenim, bu şarkıyı senin kadar güzel, senin kadar hissederek, duyarak söyleyen hiç kimseye rastlamadım. Vallahi tüylerim diken diken oldu” dedi ve beni yanaklarımdan öptü.

Hiç kimse anlamadı o akşam, aslında o şarkı bir veda şarkısıydı.

O şarkı kalbimizin derinliklerinden geliyordu, acı doluydu, ruh doluydu.

Bir gün önce Yasemin’in sol memesindeki kitlenin kanser olduğunu öğrenmiştik.

Hem de kanserin en azılı cinsi çıkmıştı sevgilimin şansından, en hızlı ilerleyeni.

İkimizin de morali bozuktu, ne hissettiğimizi bilemiyorduk, kafalarımız karmakarışıktı.

Korkuyorduk, çok korkuyorduk. Ne yapacağımızı, nasıl davranacağımızı bilmiyorduk ki.

Ama güzel günlerimizin artık sona erdiğini, bundan sonra büyük sıkıntılar acılar çekeceğimizi ikimizde hissediyorduk.

O şarkıyı söylerken birbirimize gülümsüyorduk ama aslında gülümsememizle ağlıyorduk biz. İnsan gülümsemesiyle ağlar biliyormusunuz?

Sessizce vedalaşıyor, ne olursa olsun, ölene kadar sevgimizin devam edeceğine söz veriyorduk birbirimize biz o şarkıyı söylerken .

Onu, dünyada en sevdiğim varlığımı kaybetme korkusu kalbimi sarmış, içim kan ağlıyordu.

İşte o şarkıyı söylerken bütün hayatımız gözlerimizin önünden geldi geçti şarkının iki kıtasında.

Ve dostlarım o şarkı Yasemin’imle birlikte söylediğimiz son şarkı oldu.

İşte o şarkı, sizlerle paylaşıyorum.

HATIRA

Geçsin günler, haftalar,
aylar, yıllar, mevsimler.
Zaman sanki bir rüzgar,
ve bir su gibi aksın.

Sen gözlerimde bir renk,
kulaklarımda bir ses,
Ve içimde bir nefes,
olarak kalacaksın

Ömrüm sensiz geçse de,
aşkın kalbimde kalsın.
Gülen gözlerin bin bir
teselli ile baksın.

Sen gözlerimde bir renk,
kulaklarımda bir ses,
Ve içimde bir nefes,
olarak kalacaksın.

Sonrasını…Sonrasını biliyorsunuz.












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder