"OLMAZ" DİYE BİR ŞEY YOK
Televizyonlarda her konuda her şeyi bilen ahkam üstüne ahkam kesen insanları seyretmeye dayanabiliyor musunuz? Allah aşkına söyleyin dayananabili yormusunuz? Benim midem bulanıyor. Yemin ederim midem bulanıyor. Hele bu oturumları bilmiş bilmiş co-ordine eden kadın veya erkek "efendim Cafer Bey'in yorumlarını nasıl değerlendiriyor sunuz Hulusi Bey" gibi sorular sorunca, tüylerim diken diken oluyor, neredeyse televizyonun ekranına tükürmek istiyorum.
Bence en güzeli bu artık tahammül edilmez hale gelen günlerde telefonlardan, televizyonlardan, magazinlerden, gazetelerden hatta diğer insanlardan uzaklaşmalı, kulaklarımızı bütün insan seslerine, yorumlarına kapatıp kuş seslerine rüzgarın uğultusuna dalgaların sahile çarpmasına, ball arılarınin vızıltısına kelebeklerin kanat çırpmasına, odaklanmalız. Bu ülkenin ne zorluklarla kurtarıldığını, nasıl bu günlere geldigimizi defalarca kendimize hatırlatmalı, bırakıp başka ülkelere gitmek yerine, kalıp bu haksızĺıklara, sergilenen bu rezilliklere karşı mücadele etmenin bir minnet borcu, vatan sevgisi olduğuna inanmalıyız. Kendimizi her şeyden, herkesten soyutlayıp sadece vicdanının sesini dinlemeliyiz.
Sonra geceleri ışıklardan kaçıp yılıdızları seyretmeli, çocukluk günlerindeki gibi, çiceklerle konuşmalı, hayvanlara sarılmalı, dağlara tepelere tırmanmalı, zirvelere çıkmalı, iki elimiz kanda olsa gün batımını, şafak sökmesini izlemeliyiz. Dolunayın denizdeki aksine bakıp bakıp ;Benim güzel ülkem sana neler neler yapıyorlar, ne oyunlar oynuyorlar? diye bağırmalı hatta feryat etmeliyiz. Ne yapacağımıza, nerede duracağımıza yalnız ve cesur kendimiz karar vermeliyiz.
Şimdi insanlardan uzak, insanları yok sayan bir karar varmak böyle bir yaşam yaratmak mümkün mü diye sorabilirsiniz.
Bektaşiye sormuşlar abdest almadan namaz kılınır mı diye. Ben kıldım oldu demiş.
İmkansız değil yani...
Ben deniyorum oluyor.
Sonuç????
Naylon Şeyhiniz loves you...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder