BİR ANNE GİTTİĞİNDE...
Sizlere dün bir anneler günü yazısı yazdım , ama rahat edemedim. Yazımı yeterli bulmadım. Kesmedi yani. Çünkü face'te uzun yazamıyorum. Annelerin çok daha iyi anlatılabileceğini düşündüm. Bu dünkü yazımın devamıdır.
Bir anne gidince erkek aynanın önüne geçer ve ilk defa kendine bakar. Aslında ilk defa kendine bakar demek yanlış. İlk defa kendini görür demek daha doğru. Ne kadar beceriksiz, ne kadar çaresiz, ne kadar zavallı, hatta ne kadar bencil olduğunu fark eder. Evin efendisinin aslında kim olduğunu anlar. Fedakarlığın, sabrın, hoşgörünün, sessizliğin ne olduğunu keşfeder.
Bekir Coşkun'un o muhteşem " bir kadın gittiğinde" yazısının bir paragrafını haddim olmayarak değiştirdim.
"Bir kadın gidince büyük bir boşluk oluşur arkasında" diyor o güzel adam. "Kadınlar arkalarında pek çok yetim bırakarak giderler. Ve bir kadın gittiğinde bir çok kişi gider. Bir ahçı bir temizlikçi bir bahçevan bir muhasebeci bir doktor bir pisikolok bir arkadaş bir dost gider" diyor. (Ben kadını "bir anne gidince" olarak değiştirdim)
Bence de en önemlisi her sıkıntıya düştüğünüzde sarılı sarılı vereceğiniz bir vücut, gömülüvereceğiniz yumuşacık bir bağır gider. Bir anne gidince.
Bizim ellerde, Anadolu'da "anan ölsün" derler insanlar çok kızınca. Büyük intizardır. Ana olmayınca arkada kalanların ne kadar perişan olacağını, ne kadar sürüneceğini bilirler de ondan.
Yaaaa "F" vitaminim benim, annelerinizin kıymetini, önemini bilin. Hayatınızda ki yerlerini bilin. Elinizden geldiği kadar gitmesinler.
Bir giderlerse...
Giderlerse de güzel gitsinler ve sizin öyle bir yaşamınız olsun ki cennette onlara kavuşabilesiniz.
Yoksa çok üzülürler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder