İlhan kesici gardaşımla 50 yıl aradan sonra tekrar görüşmek, önce beni Sivas'a, sonra liseden mezun oluncaya kadar Sivas'ta biriktirdiğim anılarıma, sonra da iyi ki yazmısım diye kendimi alnimdan öpmeye çalıstigim ilk kitabim "Bir Sivaslı'nın Anilarina" götürdü. O kadar güzel bir cocukluk, o kadar unutulmaz ve eğlenceli bir öğrencilik dönemi yasadık ki o yıllar Sivas'ta. Ne güzel, para yok, dert yok, birbirimizden sevgiden başka bekledigimiz bir şey yok. Arkadaşın bir gazoz ısmarlar dünyalar senin olur. Birlikte sinemaya gideceğiz diye sevincten içimiz içine sığmaz. Varını yoğunu yoksullugunu paylasırsın, elindeki simitin yarısını koparip arkadaşına vermezsen boğazından geçmez. Güzel günlerdi o günler dostlarım, güzel günlerdi. İste İlhan Kesici o günlerdeki arkadaşlarımdan biridir.
Son günlerde zaten derdiniz basınızdan askın bir de benim hüzünlü yazılarımı okuduğunuzdan bu defa sizlerle Bir Sivaslı'nın Anıları kitabimdan aldığım iki eglenceli anımı paylaşıyorum. Biraz da gülün istedim
AÇ KIZIM AÇ
Lisede, divan edebiyatı aruz vezni dersimiz vardı. Bu, eminim liseye giden herkesin hatırladığı " fa ülatun, faulatun, faulatun, faülün kalıbı gibi kalıplar,açık kapalı heceler burnumuzdan getirirdi. Edebiyat ögretmenimiz çok küfürbaz biri olan sayın müdürümuz Aziz Beydi.
Bu derslerden birinde Aziz Bey sınıfin en şuh ve işveli kizi M.yi derse kaldırdı. Sonra Nedim'in bir dörtlüğünü tahtaya yazdırıp kalıplarını çözmesini istedi. M. Hecelerin altını çizip açık kapalı diye ayırmaya basladı, bitirdi, eteklerini tutup küçuk bir kız gibi iki yanina sallanarak, yüzünde nasılım ama der gibi bir ifadeyle Aziz Beye döndü. Aziz Bey heceleri inceledikten sonra bir hecenin açık olması gerekirken kapalı olarak işaretlendiğini fark etti ve komedi basladı.
" Kızım üçüncü satırın sonundaki heceyi görüyormusun?"
"Evet hocam"
"O heceyi aç kızım"
"Evet hocam"
"O heceyi aç kızım"
Yaptığının doğruluguna yürekten inanan M. Sonuna kadar direnmeye kararlı olduğundan, bütun sirinliğiyle:
"Hayır ama açamam hocam"
"Ac kızım ac"
"Açamam hocam"
"Açsana kızım, sana aç diyorum."
"Eminmisiniz hocam, bence açmasam daha doğru olur."
"Acsana yav ille bağırmam mı lazim?"
"Tamam açıyorum o zaman"
"Tamam, tamam aç kızım âç artık yahu!"
"Ac kızım ac"
"Açamam hocam"
"Açsana kızım, sana aç diyorum."
"Eminmisiniz hocam, bence açmasam daha doğru olur."
"Acsana yav ille bağırmam mı lazim?"
"Tamam açıyorum o zaman"
"Tamam, tamam aç kızım âç artık yahu!"
Bu arada Aziz Bey'den çok çekinmemize rağmen sinıfta kızlar dahil hepimiz kıkırdamaya baslayınca, Aziz Bey bu konuşmanın nereye dayandıgını fark etti ve hayran olduğumuz kibarlığıyla "sırıtmayı kesin yoksa hepinizin ağzına sıçarım" dedi.
ÇALHALIYON HOCAM ÇALHALIYON
Biz Lisede kimbilir kac sene kimya okuduk. Laboratuvar nedir hiç bilmediğimizden her şeyi ezberlerdik. Vasviye Hanım diye cok tatlı, hanımefendi bir kimya hocamiz vardı. Her nedense hic evlenmemiş, her halde kimyası uyuşacak birisi çıkmamıştı karşısına.
Bir gün laboratuvara gidileceği haberi geldi. Bu bizler icin büyük bir olay, bir dönüm noktasıydı. Cok heyecanlandık hayatımızda ilk defa bir laboratuvar dersine girecektik. Derken o beklenen gün geldi. Vasfiye Hanim büyük bir gururla önümüze düştü ve bizi laboratuvara götürdü. Ders başladı. Bizler şaşkın şaşkın terbiyeli maymun gibi otururken Vasfiye Hanım eline bir tüp aldı , icine bir kaç çinko parçası attı, sülfürük asit( kezzap) ilave etti. Tüpten dumanlar çıkmaya baslayınca tüpü çalkalamaya başladı. Sonra gururlu bir yüz ifadesiyle 1025 Selahattin'e döndü.
"Ne yapıyorum oğlum Selahattin?"
"Çalhalıyon hocam, çalhalıyon."
"Çalhalıyon hocam, çalhalıyon."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder