ORADAN BURADAN
Dünyanın her köşesinde insanlar birilerini bulur, birileri ile uğraşır. Bizim memleketimizde Karadenizliler bundan nasibini alır. Devamlı Temel, Dursun, İdris, Fadime’nin başrollerini oynadığı fıkralar senaryolar üretilir. Bunların bazıları suya sabuna dokunmayan komik, bazıları ise sinir bozucu olabilirler. Her nedense bütün bu hikayelere ve fıkralara rağmen en başarılı iş adamları, bilhassa müteahhitler Karadeniz bölgesinden çıkarlar inadına. Bence bu fıkraların ardında biraz kıskançlık biraz da çekememezlik vardır.
Gelelim dünya geneline; Avrupa’da devamlı Belçikalılar, Polonyalılar hakkında, İngilizler Kraliyet adalarındaki İrlandalılar hakkında, İtalyanlar Sicilyalılar hakkında yazar dururlar. İskoçların cimrilik hikayeleri meşhurdur. Yeni Dünya’da Amerika’da ve Kanada’da Pakistanlılar, Hintliler, Çinliler, Yunanlılar hakkında üretilen fıkralar devamlı paylaşılır. Bu arada bu saydığım devletler kendi içlerinde bizim Karadeniz bölgesini seçtiğimiz gibi bazı bölgeler belirler, onlarla uğraşırlar. Mesela Kanadalılar devamlı Newfaundland bölgesinde “Nüfi” lerle, Almanlar Bavyera bölgesinde yaşayan ırkdaşlarıyla dalga geçerler ve bu liste uzar gider.
Ben bugün sizlerle sevimli olduklarına inandığım, insanların haysiyeti ile fazla oynamayan, onları fazla üzmeyen bazı fıkralar paylaşacağım.
Temel yere bir daire çizmiş içine girip horon tepmeye başlamış. “Hayrola Temel ne yapıyorsun?” diye sormuşlar.”Kendi çapımda eğleniyorum” demiş.
Temel’i asmaya götürürken “Son olarak söyleyeceğin bir şey var mı?” diye sormuşlar “Bu bağa ders olsun” demiş.
Dursun vejeteryan olmuş. Kurban bayramında ağaç kesmiş.
Kör İdris yanında özel eğitilmiş bir köpekle bir alış-veriş merkezine girmiş. Kapıda biraz durmuş, sonra köpeği tasmasından tutarak kaldırmış ve başının üzerinde döndürmeye başlamış. “Ne yapıyorsun İdris kardeşim?” diye sorduklarında. “Etrafa bir göz atıyorum” demiş.
Karadeniz de yaşayan amcam 90 yaşına gelmiş. Kimsesi kalmamış. Şiddetle yeni don alması lazım. Utana sıkıla bir alışveriş merkezine gitmiş. İç çamaşırları satan bölümü bulmuş. Biraz utanarak biraz şaşkın ne yapacağını düşünürken cıvıl cıvıl bir bayan satıcı yaklaşmış ve ne aradığını sormuş. Adamcağızda yine utanarak “Don almak istiyorum” kızım diye cevap vermiş” Slip mi giyiyorsunuz amca?” diye sorunca kız hergeleliğine, “Valla bazen siliyorum, bazen silmiyorum” diye cevaplamış amcam.
Dönelim Temel ve Dursun kardeşlerimize. Temel ile Dursun ava çıkmışlar. Birden Temel” Hay Allah kahretsin ulan gözüme kuş sıçtu” demiş. Kağıt mendil ister misin uşağım?” diye sormuş Dursun. “Yok gerekmez” demiş Temel. “Kuş uçtu gitti zaten”.
Polonyalılar dünyaya yayılan imajlarını değiştirmeye karar vermişler ve akıl almak için Amerika başkanını ziyaret etmişler. Başkan kendisini ziyaret eden heyete “Bakın” demiş “biz de özgürlük anıtı var. Fransızlar Eyfel Kulesini dünyaya tanıttılar, Çinlilerin Çin Seddu var, İngilizler köprüleri ile öğünürler. Siz de muhteşem bir yapıt ortaya çıkarın bütün dünyayı hayran bırakın. “Tamam” demişler. “Biz de köprü yapalım” sevinerek memleketlerine dönmüşler. Bir sene sonra Amerika’ya geri dönüp başkana köprüyü bitirdiklerinin müjdesini vermişler. “Köprünüzü nereye yaptınız” diye sormuş başkan.”Büyük Sahra Çölünün tam ortasına” cevabını alınca. “Yahu ne salak adamlarsınız başka yer bulamadınız da çölün ortasına köprümü yaptınız? Bütün dünya yine sizin salaklığınıza gülecek. Çabuk köprüyü başka bir yere nakledin” diye kızmış. Apar topar ayrılmış gitmiş, bir hafta sonra geri dönmüşler. “Hayret bu kadar kısa zamanda nasıl oldu da köprüyü naklettiniz?” diye sormuş başkan. Polonyalılar boyunlarını bükmüşler ve” Nakledemedik ki başkanım” demişler. “İrlandalılar balık tutuyorlardı”
Son olarak iğrenç bir soru; Zencilerin burun delikleri neden büyüktür? Cevap; parmakları büyüktür de ondan.
Arasıra devam edeceğim şimdilik bu kadar. Ne diyelim? Neşeniz bol olsun.( Valla elimden geleni yapmaya çalışıyorum)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder