YER ÇEKİMİ
Bu sabah uyanıp dışarı çıktığımda güneş vardı Marmaris’te şimdi hava birden bulutlandı. Gökyüzü ne siyah, ne beyaz, ne de mavi. Bir çeşit hiç sevmediğim gri. Kararsız, gayesiz insanların iç dünyası gibi, karmakarışık ne olduğu belli değil, ağır ve sevimsiz.
Sahilde yürüyorum. Kimse de neredeyse bir gram enerji yok. Güya turizm sezonu geliyor. Eskiden bu zamanlar bu kasaba cıvıl cıvıl olurdu. Hayat dolu olurdu. Hayata dönerdi. Turizm esnafı bir koşu bir telaş mekanlarını sezona hazırlarlardı. Şimdi herkes ellerinin ucu ile, “Allah canımı al” dercesine çalışmaya çalışıyor. Kimsenin ümidi kalmamış ki sezondan. Ve bizim uzun adam hala sağa sola “eyyyyy”ler çekip bütün gayretiyle son kaynakları da kurutmaya çalışıyor.
Milletin ne gözlerinde ışık, ne yüzlerinde bir gülümseme kaldı. Esnaf yeniden yapılandırmaya çalıştığı, yeniden yapılandırsa bile yine de ödeyemeyeceği banka borçlarını, banka kredilerini düşünüyor. Akşama eve nasıl ekmek götüreceğinin hesaplarını yapıyor, limitleri dolmuş kredi kartlarını ceplerinde ceset taşıyor gibi taşıyorlar. Ahali gelecekten o kadar endişeli ki ellerini ceplerine atmaktan korkuyor, içlerinde ki “hiç değilse sahilde oturup bir çay içerim canım” duygusunu bile bastırmaya çalışıyor sadece yürüyor. Yaprak oynamıyor Marmaris’te yani.
Sahilde icra, havada haciz kokusu, cebimde beş lira var, acaba yerçekimi olmasaydı bu dünyaya nasıl bağlanırdım diye düşünüyorum.
Bir yandan da yürüyorum.
Benim badem bıyıklarım yok…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder