23 Haziran 2017 Cuma

KALBİM VE BEN
Kalbim ağrıyor. Bilhassa geceleri. Bayağı bir ağrı yani. Kulak ağrısı, diş ağrısı, eklem ağrısı, bel ağrısı gibi. Bazen bayağı ağrıyor kalbim. Dayanamıyor, erken yatıyor sağ elimi kalbimin üzerine koyuyor, parmaklarımla yavaş yavaş okşuyorum.
“Beni çok üzüyorsun biliyor musun?” diyor. “çok yoruldum, çok yordun beni” diye devam ediyor. Utana utana “Biliyorum” diyorum. “Biliyorsun ama hiç bir şey yapmıyorsun, onu da biliyor musun?” diyor. Bu defa daha fazla utanarak “Biliyorum” diyorum. “Bak, ikimizde 70 yaşına geldik, senden ayrılmak istemiyorum, seni seviyorum” diyor. Teşekkür ederim ben de seni seviyorum, ama güzel günler de yaşadık değil mi? diye soruyorum. “Evet, o yüzden zaten bu acılara katlanıyorum ya” diyor.
Bayağı bir susuyoruz. Sonra birden, “ Biliyor musun eski günlerde neşen yerinde olunca, yahu sen ne güzel kalpsin, senin sayende herkes beni seviyor ne güzel bir kalbin var diyorlar der beni okşardın. O kadar mutlu olurdum ki, sevimli bir köpek yavrusu gibi kuyruk sallamak gelirdi içimden, kalbim çarpardı, yani çarpardım" Bir an susuyor. Sonra sessizce "Beni ne kadar ihmal ettiğinin farkında mısın? Diye tamamlıyor cümlesini. Cevap veremiyorum. Ne söyleyeceğimi bilmiyorum ki.”Ne oldu neden sustun, gücendin mi, kırıldın mı yoksa ?”diye soruyor.
Gülüyorum, “İnsan kendi kalbine gücenir mi, kırılır mı?” diye sorusuna soruyla cevap veriyorum.. “Belli olmaz senin işin, artık seni tanıyamıyorum ki” diyor. Suçlanıyorum, susuyorum. O kadar haklı ki, bende artık kendimi tanımıyorum, itiraf ediyorum içimden. En sevdiklerinin bile ne yapacağını bilemiyor insan, kolay olmasa da bir yandan affetmeye, hoşgörülü olmaya, bir yandan seni üzmemeye, yıpratmamaya çalışıyorum diyor, bir şekilde özür diliyorum. İnsanların davranışlarını kontrol etmek zor, bu ülkede olup bitene üzülmemek, gülüp geçmek çok daha zor biliyor musun? Diyorum.
Bir müddet susuyoruz. Bu arada onu parmaklarımla yavaş yavaş okşamaya devam ediyor kendimi affettirmeye,gönlünü almaya çalışıyorum. “Senden bir şey isteyebilir miyim” diye soruyor. “Tabi ne istersen” diyorum. “Beni cerrahlara sakın teslim etme” diyor. “Damarlarımı falan değiştirmesinler. Bu yaştan sonra yeni damarlara alışamam ben, damarlarıma bir şeyler de sokuştur masınlar. Nasıl geldiysem öyle gitmek istiyorum. Olur mu? Diye soruyor. “Elbette” diyorum. Söz veriyorum. “Geldiğin gibi gideceksin” diyorum, “Yani geldiğimiz gibi gideceğiz, sen hiç merak etme” diyorum. “İyi o zaman rahatladım” diyor. Sonra “Ben sakinleşip uyuyana kadar lütfen elini üstümde tutar mısın?” diye rica ediyor. “Tabi, seve seve” diyorum.
Söz verdiğim gibi elimi kalbimin üstüne koyuyorum. Çarpıntıları, yavaş, yavaş azalıyor, biraz sonra belli belirsiz hale geliyorlar, Göğsümün üstündeki baskının kalktığını hissediyorum.
Önce o uyuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder