7 Ocak 2020 Salı

DAĞLAR GÜZELDİR, ÇOOOK GÜZELDİR.

Dağları çok severim. Babam rahmetli de çok severdi. Marmaris ve çevresinde çıkmadığım dağ görmediğm tepe kalmadı diyebilirim. Solo gitmeyi tercih ederdim. Alırdım yanıma kurt köpeğim Mahsun'u, o dağ senin bu dağ benim gezer dururduk.

Dedim ya dağları çok severim ben. Çünkü sahtekar, yalancı, dedikoducu, kötü kalpli, içten pazarlıklı, hain, nankör insanlara dağların zirvesinde rastlayamazsınız. O tipler sırtlarındaki o kadar ağırlıkla tırmanamazlar, çıkamazlar.

Her neyse yazımıza dönelim. Zirveye vardığımızda otururduk bir yere ter içinde Mahsun ile. Mahsun  çenesini dizime koyar ve "bayağı yorulduk be babacığım" der gibi yüzüme bakardı. Bazen zirveden Marmaris'i seyrederdik birlikte. İnsanlar ve arabalar küçücük görünürlerdi. Küçücük ve müdafasız. Karınca sürüleri gibi.

Aşagıdaki bu koşuşturmayı izledikçe zavallılar ne kadar da koşturuyorlar derdim yükseklerden. Kendimi ayrı bir dünyada gib hissederdim. Bu gün hala izah edemediğim bir koruma, bir sahip çıkma, bir şefkat duygusu oluşurdu içimde aşağıda yaşayanlar için.

Sonra başımı gökyüzüne cevirir yükseklere çok yükseklere bakmaya çalışır tanrıyı düşünürdüm.

Çoook yükseklerden dünyasını seyrederken ne hissediyor acaba diye baktıkça duygulanırdım. O özene bezene yarattığı bizlere verdiği dünyasında olup bitenlere nasıl tahammül ediyor acaba diye merak eder onu bir kez daha sever, ona bir kez daha hayran olurdum.

Mahsun'da hissederdi  duygularımı herhalde ki, ellerimi yalamasından anlardım.

İyi pazarlar o zaman.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder