Bu hasret adama şiir de yazdırır, türkü de söyletir, roman
da yazdırır. Bu acının bir tesellisi yok be dostlarım. Denemediğim çözüm,
yürümediğim yol, çıkmadığım dağ kalmadı neredeyse. Sevmekte zormuş, sevda
çekmekte, ama hasret inanın hepsinden zormuş. Artık ne yazsam, ne yapsam,
sizlerle neler paylaşsam… bilmiyorum ki. Ama çok yorulduğumu biliyorum. Bir onu
biliyorum işte.
BELKİ DE MUTLULUK BÖYLE BİR ŞEY
Mutluluk bir bal arısının kanadındaki parıltı,
Sabah uyandığında “bir günaydın sevgilim” duymak,
Sevgiyle gülümseyen bir çift güzel mi güzel yeşil gözün
bakışı,
Cayır cayır yanan bir mide, sevgiliye duyulan hasrettir,
özlemdir, belki de mutluluk.
Mutluluk, yeri geldiğinde geberene kadar ağlamak.
Yeri geldiğinde, nefesi kesilinceye kadar gülmek
Baktığın her yerde, her şeyde, yeşil gözlü güzel kadını
görmek,
Tulum peyniri, domates, acı biberdir, belki de mutluluk.
Mutluluk, sevgiyle titreşen bir çift dudak,
kıyamet kopacakmış gibi öpüşmek,
Japon güllerinin kırmızısı, zeytin ağaçlarının yeşili,
karabaş otunun moru,
Zakkumlar, begonviller, papatyalar, badem çiçekleridir belki
de mutluluk.
Mutluluk, Eski Datça da sevgiliyle el ele, kol kola yürümek,
Mesudiye’yi gezmek, Palamutbükü’nde denize girmek,
Göz göze geldiğinde terleyen eller, deli gibi çarpan bir
yürek,
Ben sana mecburum şiirini ezbere bilmektir, belki de mutluluk.
Mutluluk “çay mı istersin, kahvemi sevgilim” sorusu
Büyük bir cam kadehte güzel bir kırmızı şarap,
Bir avuç Çorum leblebisi, çay bardağın da rakı,
Bir dilim kavun, biraz beyaz peynir, ille de sıcak ekmektir,
belki de mutluluk
Mutluluk Monti”nin
meyhanesinde bir garip akşam,
Eski Marmaris resimleri, demir döküm odun sobası, tavada lapa
balığı çıtırtısı,
Sekiz aydır yeşil gözlü güzel kadına duyduğum çivi gibi bir hasret,
“En kötü günümüz böyle olsun” diye tokuşturulan kadehlerin
sesidir, belki de mutluluk.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder