29 Haziran 2015 Pazartesi
İYİ Kİ GÜZEL İNSANLAR HALA VAR.
Yasemin’imin hastalığı sırasında bazen bir aydan fazla kaldığımız oldu İzmir 9 Eylül Üniversite Hastanesinde. Hastane de yaşadığımız o hiç bitmeyecek gibi gelen geceleri, hayal kırıklıklarını, ümitsizliği, yalnızlığı detaylarıyla anlatıp sizleri üzmek istemiyorum.
Ama bizim hastanede kaldığımız sürede bizleri teselli etmek, elimizden tutmak, moralimizi yükseltmek için çırpınan ve bunu hiçbir karşılık beklemeden yapan güzel insanların bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Eczacı, Sivaslı kardeşim Serdar Muslular; Neler yapmadı ki. Yasemin iyileşsin benim yüzüm gülsün diye, neler yapmadı ki.
Her gün defalarca telefon açtı. Kan lazım oldu, kendi başta olmak üzere kan verecek ekip buldu.
Her bulduğum fırsatta beni hastaneden biraz ayırıp yemeğe çıkardı. Ellerime sarıldı, sarıldı sarıldı yanaklarımdan öptü. “sen üzülme canım abim, Yasemin ablam evvel Allah atlatacak, hep beraber rakımızı içip, ne kutlamalar yapacağız” dedi.
Hastanede ki odamızdan telefonumu ve cüzdanımı çaldılar. Bütün paramız kredi kartlarımız gitti. Bir an çaresiz kaldık. Anında yetişti güzel kardeşim benim. “ sen üzülme canım abim dedi, sen yeter ki üzülme. Serdar kardeşin buradayken sen üzülme, bir hastanın odasından bile parasını çalanlar köpeğin olsun senin: Sen benim canımsın, sen benim güzel abimsin, sen bir tanesin.” Dedi Sarıldı, sarıldı öptü beni.
Hastanede ki kaldığımız katta ki cafe’nin aşçısı Fatma Hanım. Hemen hemen her gün işinden fırsat buldukça odamıza gelir ‘’Yasemin’im yeşil gözlüm, güzelim, canın ne çekiyor? Ne yemek istiyorsan söyle. Ben sana istersen burada ki mutfak ta yaparım, istersen evimde hazırlar getiririm. Sen yeter ki söyle Fatma teyzene güzel kızım benim’’ derdi.
Ahçı yardımcısı Leyla Hanım kaç defa gelip ‘’Kirliniz var mı? Yıkanacak bir şeyiniz var mı? Bak çekinmeyin ne olur. Biliyorsunuz bizim evimiz var burada. Neyiniz varsa verin ben size yıkar ütüler getiririm’’ derdi.
Cafeterya da çay kahve yapan Veli Efendi; Ne zaman kafeterya ya girsem ‘’Sultanımız nasıl bugün? O bizim Hürrem Sultanımız, ona iyi bak, çok iyi bak sonra bozuşuruz haa..’’ der, elime bir bardak limonata tutuşturur, ‘’Hadi bunu sultana götür. Ellerimle yaptım. O benim limonatamı sever. O kadar ilaçtan sonra yüreği yanmıştır. İyi gelir. Selamımı da söyle’’ derdi.
Ne zaman kafeterya da, yalnız oturduğumu, hüzünlü olduğumu görse, o güler yüzlü, Gaziantep’li genç Celal elinde bir bardak çayla gelir, ‘’Kaptanım bak tam senin istediğin gibi açık bir çay getirdim sana, hadi gülümse biraz, bak seni kesen kızlara ayıp oluyor’’ der gülerdi.
Bizler hastaneden taburcu olurken, çocuklar gibi sevinirler, kapılara kadar geçirirlerdi bizi.
Hepimiz elimizden geleni yaptık yeşil gözlü güzel kadını yaşatmak için ama yetmedi, işte yetmedi, başaramadık.
Eğer bu gün kıyamet hala kopmadı, dünya hala yerinde duruyorsa, inanın bana işte böyle güzel insanlar yüzündendir.
Sizlere bu satırları yazarken, inanın gözlerimden yaşlar boşalıyor.
Allah onlardan ve onlar gibi insanlardan razı olsun.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder