She is in the sun, - O güneşte,
the wind,the rain, - Rüzgarda, yağmurda,
She in the air for you - o senin için havanın içerisinde,
breath with every - her içine çektiğin,
Breath you take. - Nefesin içerisinde.
She sings a song - o sana şarkı söylüyor
of hope and cheer. - ümit dolu ve neşeli.
There is no more pain, - artık acı çekmek yok
No more fear. - Korku yok.
You will see her in - sen onu yukarda ki
The clouds above. - bulutlar içinde göreceksin.
Hear her whisper - fısıltılarını, sevgi dolu
Words of love. - Sözlerini duyacaksın.
You will be together - kavuşacaksınız sonunda
before long, until then - çok beklemeden, o zamana kadar
Listen for her song. - Şarkılarını dinle.
Christy Ann Martine
ORADAYDI YEŞİL GÖZLÜ GÜZEL KADIN BİLİYORUM, ORADAYDI
Dün gece Yasemin rüyama geldi. Aylardan sonra ilk defa. O kadar güzeldi ki.
Işıl ışıl yemyeşil gözler, pırıl pırıl bir ten, gür dalgalı sarı saçlar kemoterapi öncesi gibi, çok güzeldi çok.
Hayalle tül arası turkuaz bir elbise vardı üzerinde, o güzelim gözlerini daha da öne çıkaran.
Konuşmayı unuttum, bakakaldım. Öylece bakakaldım, dondum. Ne yapacağımı şaşırdım.
Gülümsedi. Sonra da sanki hiçbir şey olmamış gibi “Merhaba” dedi bana .
“To all the girls I loved before ha” dedi. Bakıyorum her istediğini yazıyorsun artık, meydanı boş buldun”
Cevap vermek istedim ama konuşamıyordum ki. Gözlerim dolu dolu oldu sevincimden. Gözlerinin içine baktım kaldım.
Bu defa gülümsemedi. Sonra bayağı bir güldü. ” ne oldu dilinimi yuttun” diye sordu. Hep böyle hınzır bir şey sorar, sonra da o güzel gamzelerini iyice ortaya çıkararak hınzır, hınzır gülerdi.
Yine öyle yaptı.
Ben yine bir şeyler söylemek istedim ağzımı açtım ama hiçbir şey çıkmadı ki.
O ümitsizlikle elini tutmak istedim. Eli elimin üstünden geçti gitti. Elleri oradaydı ama orada değildi sanki.
Yüzümde ki şok olmuş ifadeyi görünce. “Ben hem varım hem yoğum biliyormusun” dedi.
Bir bulut parçası gibiyim. Görebilirsin ama dokunamazsın. Buradayım ama burada değilim. Ben de daha alışamadım, anlayamadım. Ama Biliyorsun ben bulutlara hep hayrandım.
Biliyordum hem nasıl biliyordum bulutlara olan hayranlığını.
Biraz sağı solu inceledi. “Nasılsın bakalım” diye sordu.
Birden bir mucize olmuş gibi konuşmaya başladım. “nasıl olduğumu sen bilmiyormusun, görmüyormusun sevgilim. Herkes bana senin hep benim yanımda olduğunu, her yaptığımı gördüğünü hep benimle olduğunu söylüyor” dedim.
Endişeli endişeli“Yoksa doğru değil mi” diye sordum.
Yanlış veya salak ça bir şey söylediğimde, gözlerimin içine o gülümseyen, sorgu dolu bakışlarıyla baktı yine. Bu “onun sorduğun sorunun cevabını gözlerimden okuyamıyor musun” tarzıydı.
Hiçbir şey söylemedi. Bakışlarını sürdürdü, gülümsemeye devam etti.
O gülümsemesine devam etti ben de konuşmama.
İçiyorum dedim bol bol içiyorum. Akşam olduğunda ne bulursam içiyorum. Ne bulursam. Bira, rakı, şarap, vodka, viski ne bulursam.
“Biliyorum” dedi neden rüyalarına girmediğimi sanıyorsun. Bazen çok içiyorsun. Ölçüyü kaçırma.
Senin yüzünden içiyorum, o kadar yalnızım, o kadar mutsuzum ki sensiz. İçmezsem uyuyamıyorum ki.
Hep bir sebebin vardı zaten içmek için. Ama hiç kendini kaybedecek kadar içmedin. Bazen içince aksileşirdin biraz ama idare ederdim o halini. O kadar da kötü değildin.
Benden cevap çıkmayınca “evin hali fena değil. Temiz ve derli toplu gözüküyor. Nasıl iş başa kalınca iyi mi oluyor, çok yoruluyormusun” diye sordu.
Zaten ben evde fazla kalmıyorum. Daha doğrusu kalamıyorum. Yatmadan yatmaya sanki. Sen olmadan kalamıyorum ki. Yedi aydır daha bir bardak çay bile yapmadım dedim.
Ama sen yemek yapmayı çok severdin.
Evet, sen ve kızım varken yanımda, birlikteyken, mutlu günlerimizde yemek yapmayı seviyordum. Sizlere sürpriz yapmayı, mutfakta çalışırken sana takılmayı, seni kızdırmayı seviyordum. Bir yandan yemek yapıp, bir yandan şarabımı içip, bir yandan da sana sarılıp sarılıp öpmeyi seviyordum.
Şimdi dolapları açmaya elim varmıyor. Senin çay bardağına, kahve fincanına bakamıyorum bile. Hiçbir şeye dokunmadım, dokunamadım. Her şey olduğu gibi duruyor, bıraktığın gibi.
Belli bir süre sustu. Önüne baktı. Sonra o yemyeşil güzel gözlerime dikti . “Ne kadar devam edeceksin böyle yaşamaya Güven. Ben artık dönemem, bana dokunamazsın, beni kucaklayamazsın. Ben ancak rüyalarında ortaya çıkabilirim. Etrafında olurum. Bazen sana seninle olduğumu belli eden küçük, çok küçük belirtiler verebilirim hepsi bu. Kendine yeni bir hayat kurmak zorundasın, yaşamak zorundasın”. dedi.
“Ama ben yanımda sen olmadan yaşamaya bayılmıyorum ki. Seni hissetmeden, seninle hayatımı paylaşmadan, seninle konuşmadan, sana dokunmadan yaşamak istemiyorum ki” diye cevap verdim.
“Ben hep yanındayım sevgilim, ben hep yanındayım. Ama bu başka bir birliktelik. Sen bana sarıl, kollarını aç ben kollarının arasında olacağım. Beni öp, benimle konuş, bende seni öpeceğim. Senin her söylediğini dinleyeceğim. Ben seni hiç bırakıp gitmedim ki. O yazdığın yazıları, kitabımızı, yalnız başına mı yazdığını zannediyorsun. Geceleri bilgisayarında çalışırken, enseni öptüğümü, kulaklarına fısıldadıklarımı hiç hissetmedin mi, duymadın mı”?.
“Sen her sabah mezarıma gelip resmime sarıldığında, “ben buradayım bak yanı başındayım” deyip sana sarılıp, gözyaşlarını kurulamaya calıştığı mı hiç fark etmedin mi”?
“Seni bırakıp tamamen çekip gideceğime nasıl inanabilirsin canım benim. Bizim ruhlarımız birbirinden hiç ayrılmadı ki, hiç ayrılamaz ki”.
“Seni seviyorum, çok seviyorum. Senin acı çekmeni, kendini bırakmana dayanamam ben . Ne olur kabullen bunu artık. Bundan sonra böyle yaşamak zorundayız. İlerde başka değişiklikler olabilir. Ama şunu iyice kafana sok. Tanrının bile birbirlerini hakikaten sevenleri ayırmaya gücü de yok yetkisi de”.
“Sana dönmeyi o kadar isterdim ki tahmin dahi edemezsin. Senin istediğin şekilde, yine sarmaş dolaş, el ele, her dakika öpüşerek, koklaşarak sarılarak birbirimize yaşamayı”.
“Ben istemezdim bana dönmeni dedim”. “Yine bırakıp gideceksen, ben istemezdim. Tükendim artık. Başka bir ayrılığı ne ben ne de yüreğim kaldırabilir. Dedim ya bittim, tükendim artık”.
Sonra iki köpeğim birden öyle bir havlamaya başladılar ki uyandırdılar beni. Rüyada gitti Yasemin’imde.
Köpeklerime hiç bu kadar kızmamıştım.
Sonra kollarımı açtım ve yatağın yeşil gözlü güzel kadının yattığı tarafına sarıldım.
Oradaydı biliyorum, oradaydı. O gülümsemesiyle, o güzel gamzeleriyle oradaydı.
İlk defa bu sabah birazcıkta olsa yaşamak isteyerek uyandım. Yedi buçuk ay sonra.
İlk defa.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder