18 Ağustos 2015 Salı

BU AKŞAM ÖYLE BİR AKŞAM İŞTE




Bu gün yine günlerden Pazar. Artık hepiniz biliyorsunuz, ben Pazar günlerini sevmiyorum.

Sivas’ta insanlar çok üzüldükleri zaman “Canııım..., yüreğimin başı cayır cayır yanıyor, ”derlerdi. İşte ben de bu gün aynen öyle hissediyorum.

Yine dünyayı omuzlarıma yüklediler her Pazar olduğu gibi, bu Pazar da. Ne olurdu şu pazarı aradan çıkarsalar da, haftayı altı güne indirseler acaba diye düşündüğüm günler oluyor. Veya ben Pazar günlerini yok kabul etsem, veya başka bir isim koysam mı acaba diye düşündüğüm günlerde olmuyor değil.

Sonunda karar verdim. Ben iflah olmam. İflah olmam da gerekmiyor. Bence insan acısını da, hasretini de, ne kaybettiğini de delikanlı gibi kabul etmeli. Alçaklığın, alçalmanın gereği yok. İnkar etmenin de, hiçbir şey olmamış gibi davranmanın da. Ben iflah olmam o kadar ve ben bunu kabullendim. Ne kadar acırsa o kadar acısın, çekerim, korkmuyorum, ama ne kadar acı çektiğimi, neler yaşadığımı inkar edemem, etmem.

Öyle “hayat devam ediyor, kader, ölenle ölünmez” gibi klişelerin arkasına sığınacak kadar klişe, ruhsuz, kişiliksiz duygusuz da değilim. Şu anda yaşamaya çalıştığım hayatın sonunu biliyorum. Ne yapalım, bu hasret beni bitirir ama süründürmesin yeter.

Ben paylaşmadan, sevmeden, sevdiğim yanımda olmadan yaşamayı bilmiyorum ki.

Çayın açığı oluyor, ölümünde açığı olsun. Yormayan cinsi olsun, kabullenirim, zevkini bile çıkarırım. Hele yolun sonunda Yeşil Gözlüm olursa.

Artık kendime yaşamak için sebepler, alternatifler üretmeye çalışmaktan yoruldum ve bu yalnızlık beni iyiden iyiye boğmaya başladı.

İlle de yaşamam lazım diye yaşamamalı insan. Bu bir ziyafet sofrasına benziyor. Tıka basa doymussun hala gözün yiyeceklerde. Biraz da şundan mı yesem acaba, bundan mı yesem demenin aç gözlülüğün hiç gereği yok. “Yahu, biraz da şundan al biraz da bunun tadına bak” ısrarlarına kulağını kapamayı bileceksin. Kalkacaksın sofradan efendi efendi, “Bana müsaade arkadaşlar” diyeceksin, “Bana bu kadar yeter, o kadar doydum ki” diyeceksin “Artık yiyemiyorum” diyeceksin, o kadar, gücenen gücensin.

Bize de bu yakışır, küçülmemek, acizleşmemek, zamanı gelince paşa paşa mekandan çekilip gitmeyi bilmek. Efendice, yüreği parçalanarak ama arkaya bakmayacak kadar asilce.

Aslında “Ne yapalım buraya kadarmış” demek, diyebilmek ne kadar rahatlatıcı bilemezsiniz. Yalnız, yapayalnız bir sabaha, sabahlara uyanmak, hasretten gebermek ve ölümü düşünmek çok daha zor ve yıpratıcı.

Dostlarım benim, bazı akşamlar her zaman ki akşamlardan daha bir akşam oluyor. İşte bu akşamda o akşamlardan biri, sancı dolu, ay da yok, bayağı bir karanlık.

Hem günlerden Pazar, hem akşam, ve ben yine kendi başımayım.

Ve bu akşam bana tahammül etmek zor, ve bu akşam kendi başıma daha bir belayım.

O DA ÖZLÜYOR BİLİYORUM


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder