18 Ağustos 2015 Salı
YASEMİN AĞLAMAZDI
Yasemin ağlamazdı her zaman. Çok gerekli olduğu zaman ağlardı canım benim. O ne zaman ağlayacağını bilirdi. Mesela “Allah’ı rüyamda gördüm” deyip bana rüyasını anlatırken ağladığını hatırlıyorum. Bir de Toronto’dan ayrılırken çok sevdiğimiz, aşağı yukarı 75 yaşlarında ama hala Yaseminden kilim yapmayı öğrenmeye çalışan, Mimar Nushet Bey’i belki de son defa gördüğünü düşündüğünden ağlamıştı. Bir de çok sevdiği kedimizi Türkiye’ye dönerken ormana bıraktığımızda ağlamıştı.
Yasemin ağlamazdı her zaman. Hep gülerdi ne olursa olsun, neyle karşılaşırsa karşılaşsın, ne kadar haksızlığa uğrarsa uğrasın. Hep gülerdi, çünkü o gülerken ağlamasını bilirdi.
O hastalığı sırasında da, o ağır tedaviler sırasında da hep gülümsedi. Damarlarını bulamayan hemşirelere de, koluna kemoterapi serumlarını bağlayan kızlara da, beyninizde maalesef iki adet tümör var diyen doktora da gülümsedi Yasemin. Tam o anda” Anne ne oldu” diye telefon açan kızımıza da gülerek anlattı MR sonuçlarını, o erdemli, o güzel kadın.
İnanın bana ölümü de kabullendi ve ona da gülümsedi biliyorum.
İşte ben böyle bir insanı kaybettim ve bu hasrete alışmaya çalışıyorum.
Bir bilseniz, o kadar zor ki hatırlamamaya çalışmak ah bir bilseniz, ah bir bilseniz…
Ve ben gülmüyorum, bunları sizlerle paylaşırken.
Gülemiyorum…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder