18 Ağustos 2015 Salı

FERİBOT

FERİ BOT
Bundan 25 yıl önce Yasemin’i ve Kızım Bahar’ı Marmaris’te bırakıp Kanada’ya gitmem icap etmişti. Bu benim ilk ayrılığımdı onlardan. Kalbim parça parça Marmaristen kalkan feribota kırmızı cipimle yüklenip Rodos’a sonra Patras’a sonra İtalya’ya gittim. İtalya’dan Amsterdam’a kadar araba kullandım. Jipimi hava alanında bırakıp Toronto’ya uçtum. Bütün yolculuğum boyunca Yasemin ve Bahar hiç aklımdan çıkmadılar, hep onları düşündüm, göğüs geçirdim. Derin derin nefes aldım, hüzünlendim, içim doldu, ağladım da.
Toronto’da bir ay falan kalmam gerekti. Her geçen gün onlara duyduğum özlemim arttıkça arttı. Sonunda aynı yoldan geri döndüm ve Rodos’a geldim. Kış mevsimi olduğundan Marmaris’e her gün feribot kalkmadığından Rodos’ta iki gün beklemem icap etti.
Düşünebiliyormusunuz, özlemim artık dayanılmaz bir hale gelmişti ve onlara bu kadar yakınken iki gün daha beklemem gerekiyordu.
Bilmem Rodos’u bilirmisiniz. Adanın bir tarafı tamamen bizim sahiller bakar. O zamanlar cep telefonları da yoktu.
İki gün, jipime atlayıp adanın bizim kıyılara en yakın yerine gittim park ettim ve kıyılarımızı seyrettim. Yasemin’imi, Baharım’ı gördüğümü hayal ettim, kokularını hissetmeye çalıştım. Saatlerce, saatlerce oturdum, onlarla kavuşup kucaklaşacağım anın hayallerini kurdum. Yine yüreğim kabardı, dayanamadım gözlerim yaşardı
O iki gün geçmedi, bir türlü geçemedi. Saniyeleri, dakikaları, saatleri saydım inanın. Sıkıldım, çok sıkıldım.
Sonra feribotun saati geldi. İçim içime sığmıyordu. Çok şiddetli bir poyraz vardı. Deniz devamlı hareket halinde olduğundan ve feribot ancak iki araba alabilecek kadar büyük olduğundan jipimi yükleyemeyeceklerini, havanın sakinleşmesini bekleyip bir sonra ki feribotla geçmemi söylediler. Bu iki gün daha demekti.
“Hayır” dedim “ben bu jipi bu feriye yüklerim” “Siz” dedim “Bana feribotun rampası iskeleye iner inmez haber verin” “Abi sen bilirsin ama çok tehlikeli” dediler “Olsun” dedim “kurt sisli havayı sever”
Jipi çalıştırdım. Feribotun rampasının iki yanına iki denizci çömeldi Bütün dikkatimi onlara verdim, işareti alır almaz fırladım, feribota uçtuk ve konduk.
Sonra ben hiçbir şey olmamış gibi, sanki bu benim işim her zaman yapıyormuş pişkinliğinde jipten indim, bir sigara yaktım ve etrafıma baktım. Beni seyreden turistlerin yüzleri bembeyazdı.
İşte dostlarım, belki şimdi beni daha iyi tanıyorsunuz. İşte sevgi bu benim için, inanmak ve fedakarlık. Hayatım boyunca da hep böyle hissettim ve böyle yaşadım ben.
Bu gün eğer yeşil gözlümün beni karşı kıyıda beklediğini bilsem, bunu bin defa daha tekrarlar, her ne olursa olsun, ne pahasına olursa olsun yine jipimle o feribota atlardım.
Ne düşünür ne de tereddüt ederdim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder