27 Ekim 2015 Salı

MİLYON KERE AYTEN, MİLYON KERE YASEMİN!!!...


Dün çok ilginç bir hanım okuyucumdan, ilginç bir mesaj aldım.”Hangi kalem gideni getirebilir ki” diye yazmış. Beni düşündürdü ve duygulandırdı, sağolsun.

Hiçbir kalem gideni geri getirmez ama gideni yaşatır, gideni unutturmaz diye yazdım. Ayrıca işte o kalem, insanlara gidenlerin artık geri gelmeyeceğini ve onlar gitmeden değerlerini bilmek gerektiğini, son pişmanlığın fayda getirmeyeceğini hatırlatır, öğretir, diye de yazdım.

Eşimin benden önce ölüp gideceği hiç aklıma bile gelmezdi. Benden 15 yaş genç olduğundan hep kendimin önce ölüp gideceğimi düşünmüş bütün hesaplarımı, planlarımı ona göre yapmıştım. Bütün her şeyimi onun üstüneydi. Hiçbir şeyim yoktu benim. Önce benim gideceğime o kadar inanmıştım ki.

Onu kendi ellerimle mezarına yerleştireceğim, çiçekler dikeceğim, mezarının başında dua edip gözyaşı dökeceğim, hiç aklıma gelmezdi. Aradan neredeyse bir yıl geçti, hala inanamıyorum.

Son on iki ayda neler oldu? İnsan böyle büyük bir acı yaşayınca ne yapacağını şaşırıyor. Kafasının içinde sayamayacağı kadar karakterler oluşuyor. Her biri bir şey öneriyor veya söylüyor ve her biri insanı kendi tarafına çekmeye çalışıyor. Mesela birisi “Yeter artık ağlama kendine gel” derken, bir diğeri “Sen öldün oğlum, hayat senin için bitti” diyor. Bir başkası “hadi toparlan sen elinden geleni yaptın, yeni bir hayata başla, ölenle ölünmez” derken, diğeri “neredeyse 70 yaşındasın artık senden bir şey olmaz, boşuna uğraşma” diyor. Kafanızın içinde o kadar çok şey dönüyor ki, kimi dinleyeceğinizi, kime inanacağınızı, ne yapacağınızı bilmiyorsunuz ve bu işkence böyle günlerce, haftalarca, aylarca devam edip gidiyor.
,
Son 8 ayda face te 120 den fazla yazımı paylaşmışım sizlerle. İşte bu yazılar böyle kalabalık bir kafadan, damarlara devamlı acı pompalayan yorgun bir kalpten çıktı. Bu yazıların bazılarını sevdiniz, bazıları sizi hüzünlendirdi, bazıları sizi güldürdü, bazılarına kızdınız, ne alaka diye düşündünüz, hayal kırıklığına uğradınız ve beni kınadınız da.

Hayatıma yeni insanlar almaya çalıştım mı evet. Bu hem benim çaresizliğimden hem de çevremdekilerin iyi niyetli dolduruşlarından kaynaklandı. “Ölenle ölünmez, yalnızlık Allah’a mahsus, hepimiz sonunda öleceğiz, toparlan yeni bir hayata başla derken, bir takım denemeler yaptım. Birileri ile çıkmayı denedim. Sonuçlar sadece hüsran oldu.

Evet, onlar için yazılar, şiirler yazdım, face te açık açık paylaştım. Onları sevdiğimi de yazdım. Sevdim de. Çünkü onlar bunu hak ettiler. Bana en kötü günlerimde yardımcı oldular. Benim yanımda durdular. Daha doğrusu bana katlandılar. Eğer o kınadığınız yazıları dikkatle okursanız o yazılarda bahsettiğim sevginin bir minnet duygusundan kaynaklandığını, ve bu güzel insanların bana karşı hissettikleri güzel duygulara karşılık veremediğimi, aramızda olup bitenlerin bir tür dostluktan ileri gitmediğini, bu dostluğun bir ilişkiye dönüşmediğini, dönüşemediğini, benim buna hazır olmadığımı ve bu yüzden yarattığım hayal kırıklığı için üzüldüğümü ve onlardan özür dilediğimi fark edersiniz.

Neredeyse bir senedir ben her gün Yasemin’le yattım Yasemin’le kalktım, Yasemin’le yaşadım. Sabahları ilk işim eşimin mezarına gidip çiçeklerini sulayıp, duamı etmek oldu. Eşimi kaybettiğimden günden beri bu ziyareti her gün yaptım. Bir gün bile ihmal etmedim. Sonra marinada ki her tarafı Yasemin’in o güzelim tablolarıyla, ruhuyla dolu mağazada gece yarılarına kadar çalıştım. Sonra yine her tarafı Yasemin dolu olan evimize geldim ve yattım uyudum. İşte son 12 ayım böyle geçti, aynen böyle,

Bu zaman zarfında hiç, ama hiç kimseyle, duygusal bir ilişki veya başka bir ilişki yaşamadım. Benim güzel kalpli hanım okuyucularım, bunu böyle bilin. Ne olur haksız yere bana gönül koymayın. Ben ne sizleri, ne de kendimi hayal kırıklığına uğratacak hiçbir şey yapmadım. Bana inanın ve dünyada en sevdiğim insanı kaybettikten sonra hayata sarılmak için harcadığım bu olağan üstü gücün bitmemesi, sizlerle paylaştığım ve her satırının samimi ve içten olmasına önem verdiğim yazılarımın devam etmesi için bana lütfen dualarınızla, iyi niyetinizle güç verin.

Benim ne hissettiğimi, nasıl yaşadığımı, ruh halimi, yalnızlığımı ve özlemimi en güzel aşağıda ki merhum Ümit Yaşar Oğuzcan’ın “Milyon Kere Ayten” isimli harikulade siiri anlatıyor. Bütün yapacağınız Ayten’in yerine Yasemin’i koymak.

Hepinizi çok seviyorum.

MİLYON KERE AYTEN

Ben bir Aytendir tutturmuşum oh ne iyi.
Aytenli içkiler içip sarhoş oluyorum ne güzel.
Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin
Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor.
Şarkılar söylüyorum,
Şiirler yazıyorum Ayten üstüne.
Saatim her zaman Ayten'e beş var,
Ya da Ayten'i beş geçiyor.
Ne yana baksam gördüğüm o.
Gözümü yumsam aklımdan Ayten geçiyor.

Bana sorarsanız mevsimlerden Aytendeyiz,
Günlerden Aytenertesidir.
Odur gün gün beni yaşatan,
Onun kokusu sarmıştır sokakları.
Onun gözleridir şafakta gördüğüm,
Aksam kızıllığında onun dudakları .

Başka kadını övmeyin yanımda gücenirim.
Ayten'i övecekseniz ne ala, oturabilirsiniz.
Bir kadeh de sizinle içeriz Aytenli,
İki laf ederiz.
Onu siz de seversiniz benim gibi.
Ama yağma yok Ayten'i size bırakmam.
Alın tek kat elbisemi size vereyim,
Cebimde bir on liram var,
Onu da alın gerekirse.
Ben Ayten'i düşünürüm, üşümem.
Üç kere adını tekrarlarım, karnım doyar.
Parasızlık da bir şey mi?
Ölüm bile kötü değil,
Aytensizlik kadar.

Ona uğramayan gemiler batsın.
Ondan geçmeyen trenler devrilsin.
Onu sevmeyen yürek tas kesilsin.
Kapansın onu görmeyen gözler,
Onu övmeyen diller kurusun.
İki kere iki dört elde var Ayten.
Bundan böyle dünyada
Askın adı Ayten olsun.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder