3 Ekim 2015 Cumartesi

NAPALIM KISMET DEĞİLMİŞ

Senden hiçbir şey beklemiyorum ve hiçbir şey istemiyorum. Zaten biliyorsun, önceden de senden ne bir şey bekledim, ne de bir şey istedim. Senin hayatın senin, benim hayatımda benim. Öyle de olması gerekiyordu zaten. Ama seni seviyorum.

Bu hala tam çözemediğim bir sevgi türü. Güzel bir kuşu ağaçta, kırmızı bir gülü dalında, rengarenk bir kelebeği havada seyretmek gibi bir sevgi. Kendi kendine oluşan, sahiplenmeden, her şeyi yerinde ve olduğu gibi kabullenen bir çeşit sevgi. Ben ne o kuşu avlaya bilir, ne o gülü koparabilir, ne de o kelebeği yakalamaya çalışırım, kıyamam ki.

Ben seni sen olduğun için sevdim. Duygusal gel, gitlerini, öfkeni, zaman zaman hayata küsmeni, bana küsmeni, ükelalığını, kavgalarımızı, senin de anlayamadığın o derin hüznünü. anlattıklarını, paylaştıklarını, bir de ara sıra da olsa bana sevgini saklamadan bakmanı, dokunmanı sevdim.

Sen bana en zor ve en acılı günlerimde bütün olumsuzluklara rağmen destek oldun. Bazen bulutlarımı dağıttın, bazen körün sopası oldun. En kötü günlerimde çok sık görüşmesek de, yazışmasak ta, senin oralarda, bir yerlerde olduğunu biliyordum ben, ve özlüyordum seni. Ve gizli, gizli merak ediyordum. “İnşallah iyisindir” diye.

Bak ne olursa olsun. hayatımız bizi nereler götürürse götürsün, ve hayatımızda kimler olursa olsun , ne sen benden vazgeçebildin, ne de ben senden. İkimizde birbirimizin mutluluğunu istiyoruz. İkimiz de üzülüyoruz. Ama trajikomik olan ne biliyormusun aslında? İkimiz de neye ve neden üzüldüğümüzü bilmiyoruz. Her şey çok karışık,gibi geliyor, belki de her şey çok açık.

Bu yazımı her halde en güzel aşağıdaki yazımla tamamlayabilirim

NAPALIM KISMET DEĞİLMİŞ

Sabahattin Ali’nin güzel bir cümlesini paylaşmış sevgili face book arkadaşım, face book dostum, koca yürekli Yeşim Uludağ sayfasında;

“Sonra çıkıyorsun dışarı bakıyorsun güneş hala tepede, bir cigara yakıyorsun ve yıllardır kurduğun cümleyi bilmem kaçıncı defa kuruyorsun” Napalım kısmet değilmiş”Diye yazmış Sabahattin Ali.

Ben haddim olmayarak bu büyük adamın söyleyişine bir şeyler ekledim. İçimden geldi.

Sonra çıkıyorsun dışarı bakıyorsun güneş hala tepede, hala sıcak ama o hoyratlığı gitmiş. Artık yakmıyor eskisi gibi. Sonbaharın geldiği belli.

Deniz pırıl pırıl. Dağlar dumanlı. Zakkumlar her renk, ve her yerdeler. Japon gülleri açılmış. Zeytin ağaçlarına rüzgar vurdukça, yaprakları gümüş gibi parlıyorlar.

Tepeler de taa tepelerde bir yerdesin. Yıkık, taş, terkedilmiş bir köy evinin avlusunda. Bütün insanlardan, binalardan, arabalardan uzak. O kadar sessiz ki etraf, bal arılarının vızıltısını, kelebeklerin kanat seslerini bile duyuyorsun.

Ve istemeye, istemeye, yolun açık olsun diyorsun, yolun açık olsun, mühür gözlü, küçük kız, güzel kız. Dilerim meleklerin hiç yanından ayrılmazlar senin. Ben dünyaya erken gelmişim sense geç, çok geç. Ama kalbimin bir köşesi hep senin için çarpacak, sen de bunu hissedeceksin, yaşadığımca, yaşadığınca.

Ve yıllardır kurduğun, ve her kurduğunda kalbinin cayır cayır yandığı o cümleyi bilmem kaçıncı defa kuruyorsun “Napalım kısmet değilmiş”

İyi bayramlar sana da herkese de.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder