3 Ekim 2015 Cumartesi

ŞIMARTILMAYA ÖZLEM


“Sevgilim ne olursun biraz daha dikkatli ol. Çalışırken atölyende, çok paldır küldür çalışıyorsun. Bir şeye aklını taktın mı gözün hiçbir şeyi görmüyor. Dünyanın parasını ödeyip gömlekler, tişörtler. ayakkabılar satın alıyorsun, hepsini mahvediyorsun. Sana özel işçi tulumu aldık, ve en temiz o kaldı biliyormusun. Çünkü hiç giymiyorsun da ondan” diye kızardı bana Yasemin. Ben atölyemde çalışırken bir kaza geçireceğim diye ödü kopar, bir yerlerime zarar vereceğim diye çok endişelenirdi çok.
Şimdi şu halimi görse ne yapardı acaba. Ameliyathanelerin önünde beklese, ameliyattan çıktığımda ki halimi görse ne düşünürdü kimbilir.
Allah kimseyi hastanelerde ameliyat odalarının önünde bekletmesin, hayatında en sevdiği, en değer verdiği insanı kendi elleriyle cerrahlara teslim ettirmesin. Bu çok acı, acı olduğu kadar yıkıcı bir tecrübe. Defalarca yaşadığım için o kadar iyi biliyorum ki.
Yasemin’imin ameliyat elbiselerini elimle giydirir, onu sedyesine taşır, yerleştirir, ameliyat odasını kapısına kadar sedyeyi ben iter götürür, hastabakıcılara vermezdim. Ne kadar “abi sen hastayı bize bırak “ deseler de duymamazlık dan gelir yoluma devam ederdim. Gitmem gereken yere kadar.
En zoru da otomatik kapılar açılınca vedalaşma anıydı. Ağlamamak sevgilimin moralini bozmamak için dudaklarımı o kadar ısırırdım ki kan otururdu.
Eğer ben bu kazayı Yasemin hayattayken geçirseydim güzel gözlümün ne kadar telaşlanacağını, ne kadar üzüleceğini tahmin edebiliyorum. Beni o kadar şımartırdı ki. Mesala durmadan “iyimisin sevgilim, bir ağrın sızın varmı, yatağın rahat mı, yastığının yüksekliği iyimi. Sana çay kahve bitki çayı yapayım mı diye sorar, alnımda ki teri siler, “hadi öpeyimde geçsin der” defalarca sarılır sarılır beni öperdi. Gözünü üzerimden bir dakika bile ayırmazdı ki.
Yani sap gibi yapayalnız kalmaz, bu halimle yemek yapmaz, bulaşık yıkamaz, ev işleriyle uğraşmaz, terleye terleye tek elimle şortumu, pantalonumu giymek zorunda kalmazdım. Çünkü o kadar güzel ve başarılı bir kadın olmasının yanı sıra, o benim, karım, sevgilim ve en önemlisi; HAYAT ARKADAŞIMDI. Birbirimize verilmiş sözümüz vardı bizim.
Bu yazımı evimin salonundan daha doğrusu evimizin salonunda yazıyorum. Her yanım Yasemin, Yasemin’in tabloları, Yasemin’le birlikte çektirdiğimiz kocaman digital fotoğraflarla dolu ve ben sevgilimle konuşuyor, ona rahatsızlığımın pek de önemli olmadığını, artık ağrı kesici almadığımı, tedavimin iyi gittiğini, yalnız kol askımın sentetik bir malzemeden yapıldığından kolumu ve göğsümü çok sıcak tutup, beni terlettiğini ve rahatsız ettiğini anlatıyorum. O da resimlerdeki kocaman yeşil gözlerini gözlerime dikmiş beni dikkatle dinliyor, bazen de gülümsüyor.
İşte neredeyse on bir ayın özeti bu. Her akşam evimizin salonun da baş başayım yeşil gözlü güzel kadınımla. Ben anlatıyorum, o sessiz sessiz dinliyor. Son günlerde değişen tek şey geçirdiğim kaza ve omzumdaki askı.
Bir de Yasemin’le konuşurken artık daha az ağlıyorum ve şımartılmayı çok özledim.





1 yorum:

  1. Benim hiç Yasemin'im olmadı, biliyormusun. çok şanslıymışsın

    YanıtlaSil