Sizlerle daha önceki yazılarımda paylaşmıştım. Bazılarınız belki hatırlarlarsınız. Yasemin’imin Marmaris Yücelen hastenesinde son günleriydi. Cemal isimli yakın bir arkadaşım bana telefon açtı ve bir kız çocukları olacağını, hastanede doğumu beklediklerini söyledi.
Hangi hastanede olduklarını sordum. Bizim kaldığımız Hastane, yani Yücelen de olduklarını söyledi. Oda numaralarını sordum. Tam bizim kaldığımız odanın üzerinde kaldıklarını öğrendim. Ona bizim durumumuzu anlattım Yasemin’i tanıdığından çok üzüldü.
“Cemal” dedim “sana belki haksızca bir soru soracağım. Kızının ismini Yasemin koymayı düşünürmüsün?” “Valla Güven Abi” dedi “çocuğun ismine annesi karar verdi bile “Kayra” olacak”. “O zaman göbek adını Yasemin koy” dedim. “Bilmem ki abi herhalde ona da karar verdiler dedi mahcup,mahcup”. Üzüldüm tabi.
Bir gün sonra çocuk doğdu ve Cemal bana uğradı. Gözleri dolu dolu “Abi” dedi “dayanamadım kızımın göbek adını Yasemin koydum. Sarıldık birbirimize ağladık ikimizde.
İşte böyle dostlarım bir Yasemin dünyaya merhaba dedi, bir Yasemin dünyadan ayrıldı. Şimdi Allah razı olsun Cemal minik Yasemin’i her fırsatta bana getiriyor. Seviyorum, okşuyorum, kalbime sokmak geliyor içimden. Gözler yemyeşil, bakışlar aynı Yasemin in bebekliği.(ben eşim Yasemin’i bebekliğinden beri tanıdığımdan çok iyi biliyorum)
Geçen gece Marmaris yat limanında rakı ve balık kokuları arasında yürürken, sahildeki lokantalardan birinde Cemal’a rastladım. Hemen ayağa fırladı bana sarıldı ve “bak” dedi “bu gün Yasemin’in yaş günü”.
Kerata arabasında prensesler gibi oturuyor bana bakıyordu. Biliyormusunuz yemin ederim o bakışlar Yasemin’in bakışlarıydı. Hem sevgiyle hem de kızgınlıkla bakıyordu sanki, hem özlem dolu hem de “toparlan artık bak beni çok üzüyorsun” der gibiydiler. Hiç ayrılmak istemedim.
Allah ömür verirse minik yasemin’in büyümesini, serpilmesini hep izleyeceğim. İnşallah güzel karımın ruhu minik yasemin de yaşar ve dünya muhteşem bir insan daha kazanır. Dua ediyorum her fırsatta.
Ekim ayının on dokuzu geldi çattı dostlarım. Yarın Yasemin’in bir senesi doluyor. Hayatımın en zor senesiydi bu geçen bir sene. Acı, hasret, gözyaşı dolu 12 ay. Bu on iki ay süresince yemin ederim ağlamadığım, Yasemin’imin mezarını ziyaret etmediğim bir günüm geçmedi. Bekli de yazdıklarım ve sizlerin ilgisi beni yaşattı. Bu günlere getirdi.
“Yüreğin yansın oğlan. Allahhhh… yüreğin yansın” diye intizar ederdi annem bana. Çocukken çok yaramazdım. O tombiş vucuduyla beni yakalayamayacağını anlayınca, çaresizlikten “yüreğin yansın oğlan Allahhhh...yüreğin yansın” derdi.
Nasıl yüreğim yandı, nasıl hala yanıyor, ah şimdi görsen o yaramaz oğlunun halini anacığım. Ne yaramazlığı kaldı,ne hayata bağlılığı, ne de hayattan beklediği bir şey. Keşke ne ben seni üzseydim, ne de sen bu intizarı etseydin bana. Öyle bir kabul ettirdin ki.
Yarın bütün gün Yeşil Gözlü Güzel kadınla birlikteyim. Ona kitabını okuyacağım, ona yazdığım yazılardan seçtiklerimi okuyacağım, ona karınca kararınca dualar okuyacağım. Adresimiz İçmeler yeni mezarlık. Bizleri görmek, bir merhaba demek isterseniz uğrayın. Kimsenin gelmesini beklemiyoruz. Kimse bu kadar işinin arasında gelmek zorunda da değil.
Ama lütfen neredeyseniz, lütfen, lütfen ne olursunuz Yeşil Gözlü Güzel kadına bir dua gönderin. O kadar hak ediyor ki. İnanın bana o kadar hak ediyor ki o sizin içtenlikle, beklide gözleriniz yaşararak ettiğiniz duaları. O kadar hak ediyor ki.
Eğer bu yazımı paylaşırsanız seviniriz.
Hepinizi çok seviyoruz, çok. Allah hepinizden razı olsun.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder