Siz benim pembe gözlüklerime bakmayın, bu gün içimde nasıl bir hüzün var, ne tarif edebilir ne paylaşabilirim sizlerle. Kerpiç damlar dolusu bir hüzün, tarif edemediğim bir hüzün. Sanki sırtıma yine dünyayı yüklediler birileri.
Boşa dolduruyorum dolmuyor, doluya dolduruyorum almıyor. Öylesine acımasız, zalim bir gün ki bu gün. Kelebekleri özlüyorum, onu biliyorum, bir onu biliyorum. Birde o kelebekleri yakalamaya çalışan evinden uzaklara, çok uzaklara giden minnacık, cılız, sevimli kız çocuğunu özlediğimi biliyorum.
Ben hastane koridorlarında, hastane odalarında yaşamaya, sevgilimi bir testten bir teste taşımaya, hayatım boyunca onun sandalyesini itmeye razıydım.
Adam olana bir ölüm yetmiyor, onu da biliyorum. Yaşama arsızlığına, dilenciliğine dayanamıyorum artık. Mecalim kalmadı mı ne.
Kalbimde oluşup, boğazıma yerleşen ve 11 aydır çıkmaya uğraşan, sancılı çok sancılı bir “artık yeter” feryadı sanki patlayamaya hazır gibi.
Boş ver, demeye çalışıyorum kendi kendime, boş ver her şey olacağına varıyor. Sonunda, seninde sonun yazılmış bir yerlerde, bir yerlere diyorum. Bak işte kurban bayramı. Bir kurbanlık koyun kadarda mı inancın yok be adam, diyorum, kızıyorum kendi kendime, öfkeleniyorum.
Üzgünüm çok!!! biliyorsunuz bu gün günlerden pazar. Benim günüm değil

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder