( Bu sicaklarda size acılı bir yazı yazmak içimden gelmedi)
NEREYE KADAR ?
Geçenlerde Gül'ün evinde sıcaklardan tam anlamıyla mayışmış bir halde otururken, nasıl olduysa mevzu botokstan açıldı. Benim hiç bilmediğim, hiç de merak etmediğim bu konuda Gül'ün enginlere sığmayıp taşan bilgisine inanamadım. Anlattıklarını ağzım bir karış açık hayranlık ve dehşetle dinledim.
Efendim botoksu yalnız kadınlar değil erkekler de yaptırıyorlarmış. Bilhassa zenginler ve yüksek mevkideki insanların tercihiymiş. Çünkü bu zatı muhteremler botoks yaptırınca daha dinç, dinlenmiş ve genç gözüküyorlarmış. Yalnız botoks denen bu mucizenin boyun çevresine ve ellere bir faydası yokmuş. Yani altı kaval üstü şishane gibi bir görünüm ortaya çıkabiliyormuş. Botoks artık o kadar yayılmış ki kuaförler bile yapıyorlarmış. Yani artık saç, sakal ve botoks lütfen diyebiliyormuşunuz kuaförünüzü ziyaret ettiğinizde.
Rica ettim Gül biraz daha detaylara girdi. O anlattıkça, benim tüylerim diken diken oldu. Özetle, botoks şöyle bir olay; Insanın beğenmediği bölgelere zehir enjekte edilip oralarda ki kaslar öldürülerek bu mucize gerçekleştiriliyormuş. Mesela alnınızda kaşlarınızı kaldırmaktan çizgiler mi oluştu? Bu bölgedeki kaslara botoks enjekte edilerek kaşları kaldırmaya yarayan kaslar öldürülüyor. Böylece kaşlar artık hareket etmediğinden daha doğrusu edemediğinden alındaki cizgilerde kayboluyormuş.
Bitmedi, kadınlar kıçları yukarı kalksın, diri gözüksün diye popolarına silikon enjekte ettiriyor, özel pantolonlar giyiyorlarmış. Eskiden berbere gittiğimizde saçımızı kesmeden önce berber bazı resimler gösterir, hangisi olsun diye sorardı. Bu kadınlara kimin kıçını gösteriyorlar acaba operasyona başlamadan önce diye merak ettim ama sormaya korktum.
Bitmedi, gögüsler dik dursun diye hem silikon ekledip hem de özel sütyen kullanıyorlarmış. Kaşlarını lazerle yok ettirip yerlerine kaş döğmesi yaptırıyorlarmış. Ya silikon dudaklara, yağ aldırmalara ne demeli bilmiyorum ki...
Vay anasını sayın seyirciler. Ne kadar cahil kalmışım meğer. Böyle her tarafıyla oynanmış bir kadınla çıkmak, birlikte olmak kabus gibidir herhalde . "Aman sarılma, popoma dokunma silikonlarıma dikkat et. Dudaktan değil hayatım, silikonlar, yanaktan öp lütfen. Kaç kez uyarmam gerekiyor aşkım?" Özür dilerim hayatım haritana bakmayı unutmuşum derdim" herhalde.(Allah yazdıysa bozsun)
Botoks olurda detoks olmaz mı. Başta bizim zengin takımı, insanlar dünyanının dört bir yanından Turkiye'ye sebze çayı içip hortum sokturmaya geliyorlar. Merkez Bodrum. Paranın gözü kör olsun."
Simena'nın şifresi filminde Karadeniz de lazlar kahvede yaşlı abilerinin etrafına toplanmış oturuyorlar. "Neydi uşahlar poh yiyenin adi, hani karilar yüzlerine yaptiriler sonra da buzhane baliği gibi bahirler?" Diye soruyor abi. " " Potoks, potoks" diyorlar hep bir ağızdan, koro halinde. "Ne toks, ne toks" diye soruyor abi. Yine koro halinde " Potoks potoks" diyorlar kahvedekiler.
Bir arabanin motoru bir defa açılıp orijinal parçalar değisti mi, artık arızalar hic bitmez, devam eder gider biliyor musunuz? Bunu bütün dünya bilir.
Şimdi soruyorum büküp boynumu; Bu nedir annem, bu nedir? Bu ne eziyettir Allah'ın özene bezene yarattığı bedene. Eninde sonunda şapka düşüp kel gözükmeyecek mi? Nereye kadar yani?
Yazımı iğrenc bir fikra ile noktalıyorum. Bir kadınla bir bey çıkıyorlar. Birbirlerini seviyorlar, evlilik planları yapıyorlar Ama bir problem var kadının nefesi, adamınsa ayakları berbat kokuyor ve bu problemi birbirlerinden saklıyorlar. Adam her firsatta ayaklarını yıkıyor, çoraplarını değiştiriyor, hatta ayakkabılarını bile camaşır makinesıne atıyor, kokular, özel pudralar kullanıyor. Kadın da devamlı karanfil çiğniyor ciklet çiğniyor. Adamla yüz yüze gelmemeye calışıyor.
Neyse evleniyorlar. Evlendikleri gece kadın adama dönüyor ve "Sevgilim seninle bir sırrımı paylaşmak istiyorum" demeye calışırken, adam kadının sözünü kesiyor, heyecanla " Söyleme sevgilim, söyleme ben tahmin edeyim" diyor. "Çoraplarımı yemişsin"
Yani ! Nereye kadar?
Ha?...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder