22 Eylül 2017 Cuma

DİKEY VE YATAY YAŞÂMAK
Insanoğlu dikey yaşamayı öğrenmelidir. Dikey yaşayan insanlar vizyon sahibi olurlar, güzel insanlar olurlar, varlıklarıyla dünyayı güzelleştirir, verdikleri enerjiyle içimizi ısıtır, yaydıkları ışıkla bizlere yol gösterirler. İşte evliyalık budur.
.
Dağları çok sever, dağ tepe dolaşırım ben. Dağlara çıkmak, zirveye ulaşmak icin hafiflemek gereklidir. Sırtınızda ağır bir yükle çıkamazsınız. Hayatları dedikodu, ikiyüzlüluk, sahtekarlık, yalan dolan, kıskanclık, çekememezlik, şiddet dolu, ve bütün bunları sırtlarına yüklemis insanlar dikey yaşamanın, güzelliğini anlayamaz, zirveye ulaşamazlar. Çünkü sırtlarında tasıdıkları bu ağır yükleri ya atamazlar, ya da atmak istemezler. Yatay yaşarlar. Hayatları endişe ve korku içinde geçer sonra da ölüp giderler
Zirveye çıkıp aşağıları seyretmek inanılmaz güzel bir duygudur. Eğer çıktığınız zirve yaşadığınız şehri veya kasabayı görüyorsa evlere, apartmanlara, hareket eden arabalara, karınca gibi gözüken insanlara bakar kalırsınız. İçinize bir hüzün çöker. İnsanların günlük dertleri içinde kaybolmuş, ömürlerini geçmişle gelecek kaygıları arasında tükettiklerini görür, hissedersiniz. İclerinde günü yaşayan var mı acaba? Diye sorarsınız kendi kendinize.
Zirve de, dağ başlarında otururken bulunduğum yerin ve baktığım yerin iki ayrı dünya olduğunu iliklerime kadar hissederim ben. Bulunduğum yerde ne kadar kendimsem, aşağıda ki dünya da ne kadar kendimden uzakta yaşadığımı fark ederim. Iki dünyanın da aynı anda var olduğunu, insanın nerede yaşamak istediğinin kendi tercihi olduğunu anlarım.
O kadar aşağı inmek istemem ki...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder