GARDAŞ SENDE Mİ ATELYECİSİN?
İşte bu soruyu Sivaslılar sık sık birbirlerine sorarlardı. Öğrencilik yıllarımda, Devlet Demir Yolları Cer Atelyesi Sivasın can damarıydı. Cer Atelyesi 1939 yılında açılmıştı.O zamanlar Sivas bir demiryolu şehriydi.Neredeyse şehirdeki erkeklerin yarısı Cer Atelyesinde çalışır, çıraklık öğrenir, evlerine ekmek götürürler, meslek sahibi olurlardı. Her sabah sabah namazına yakın vapur düdüğü gibi bir düdük öterdi Sivas'ta. Bu düdük herhalde atölyede çalışan işçilere hazırlanıp işlerinin başına koşmalarını hatırlatan bir uyarıydı. Yedi yaşında Darıca'da ilkokul ikinci sınıfı okurken geceleri vapur düdüklerini duydukça hem korkmuş hem atölyenin borusunu hatırlamıştım. Akşam olup paydos borusu öttüğünde atelye boşalır, şehir bir anda canlanır hayata dönerdi.
Sinema salonu, lokantası, orkestrası, çiçek dolu yaz bahçeleri, düzenli, temiz ve bakımlı lojmanları vardı Cer Atelyesinin. Bu lojmanlarda Ankara'dan İstanbuldan ,Eşkişehir'den gelen ustalar, teknik elemanlar aileleri ile kalırlardı. Bütün bunların yanı sıra çok başarılı tarihi bir güreş takımı, bir de Sivas futbol ligini domine eden Demir Spor isimli futbol takımı vardı Cer Atelyesinin. Biz çocuklar bu takımdaki bütün oyuncuları tanır lakaplarını bilirdik. Abim Erdoğan'da tanınmış bir futbolcu olduğu için bütün maçlara giderdim.
Bir gün babam da benimle maç seyretmeye geldi.. Demirspor sahaya çıktı ben büyük bir heyecanla babama futbolcuları tanıtmaya başladım.
"Bak babacığım şu santfor Ayı Hayri, şu sağ açık Koboy", şu Baykuş, şu Kedi Erol, şu Deve Nafiz, şu Kemik Kıran Bedri, şu kaleci Balık Mehmet, şu At Erdal şu...
babam lafımı kesti. "Ne o lan?" dedi. "Bu hayvanat bahçesi mi yoksa futbol takımı mı?"
(Sivas anılarım devam edecek)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder