8 Mayıs 2018 Salı

TAKDİRİ İLAHİ

Coşku sihirli bir kelimedir. Çoşku yaşamın yakıtıdır. Önce çoşkuyla anamızın memesine  sarılır emeriz. Sonra büyür  mahallemizdeki arkadaşlarımızla oyunlar oynamaya başlarız. Alel acele yemeğimizi bitirmeden anamızın" çocuğum yemeğini bitir" feryadını duymazdan gelerek evden dışarı fırlarız. Çoşku bizi yönlendirir. Oynayacağımız oyunların hayallerini kurarız. Arkadaşlarımıza, oyunlarımıza kavuşmak için geceleri yatar, sabahın olmasını sabırsızlıkla bekleriz.

Sonra okul günleri gelir. Bir yandan coşkuyla okula koşturur, bir yandan coşkuyla hafta sonunu bekleriz. Çosku hep vardır hep oradadır. Aşık olmamız taa ilkokuldan başlar. Sevdiğimizi görünce kalbimizin başka türlü çarptığını fark eder, özlem duygusuyla tanışırız. Coşku sel olur akar.

Sonra ilkokul, otaokul, lise, üniversite derken okullar bitiverir, hayata atılırız. Meslek, başarı, evlilik, ilk araba, ilk ev, çoluk çocuk hep coşkuyla gelir. Sabah uyanıp yataktan fırlayıp kalkmak için bir sürü sebebi olur insanın.

Sonra yaşlanırız. Rakı sofraları daha duygusal ve daha anlamlı olmaya başlar. Geçmişte coşkuyla söylediğimiz  şarkıların aslında ne hüzünlerle,  yazıldığını neler ifade ettiklerini anlamaya başlarız. Bazen sıra bozulsa da da önce ninelerimizi dedelerimizi, sonra ana babalarımızı sonra sevdiklerimizi, daha sonra da arkadaşlarımızı kaybederiz. Çoşku da onlarla beraber yavaş yavaş kaybolur gömülür. Neyse ki "torun coşkusu" imdadımıza yetişir.

Sonra iyiden iyiye yaşlanırız. Hayatımızı içtiğimiz kahvenin çayın kalitesi belirlemeye başlar. Gece yatar sabah kalktığımızda içeceğimiz kahveyi, bir bardak demli çayı, düşünürüz. Hatta  " simdi kahvemin yanında bir sigara yakar ne güzel dumanını ciğerlerime ceker, dertlerimi unutur; rahatlarım" diye de düşünürüz.  Elimizdeki sigarayı, içtiğimiz kahveyi veya çayı bir kurtarıcı gibi görmeye başladığımızda coşku minimum seviyeye inmiş demektir.  İnanın bu çaresizliğin mutsuzluğun yalnızlığın zirveye çıktığı andır. 

İşte o zaman geçmişimizde yaşadığımız güzel günler bir sinema şeridi gibi gözlerimizin önünden geçmeye başlar ve hala hayatta olan sevdiklerimizi hatırlar. ararız. İki de birde iç çekip "ahhh be günlerdi o günler" dememiz, dertleşmelerimiz sıklaşır.

Sonra kahve fincanları, çay bardakları, sigara tablaları, kadehler, mezeler, şarkılar, tansiyon ilaçları, bebek aspirinleri, ağrı kesiciler öksüz kalırlar. Ve geride kalanlar " Hayat bu, böyle gelmiş böyle gider. Hepimizin gideceği yer aynı" der rahatlarlar. Yetmezse "takdiri ilahi" de derler.

Gizemli  bir deyimdir "takdiri ilahi".bir kaçış, boyun bükme, kabullenme,, yenilgi, kader,  çaresizlik alın yazısı, taksirat, hepsini ifade eder.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder