9 Aralık 2015 Çarşamba

BİR TEK KÖTÜ HUYUM KALDI



Artık bütün gün seni düşünmüyorum. Hatta bazı günler hiç aklıma gelmiyorsun. Hiç böyle olacağımı, hiç böyle hissedeceğimi düşünmezdim. Demek ki “Ölenle ölünmüyor, hayat devam ediyor, zaman her şeyin ilacıdır” cümleleri doğruymuş. Yazık, ne kadar yazık. Kendimden utanıyorum.

Geceleri kafamı yastığa koyar koymaz bir bebek gibi uyuyorum. Gece yarısı uyanıp ağlama krizlerine de girmiyorum. Kabuslarım da bitti. Artık uykumun arasında bar bar bağırmıyorum. İnanabiliyormusun.

Sabahları yeni doğmuş gibi uyanıyorum, hele birde hava güneşli ise içim enerji doluyor. “Hey Marmaris” diyorum “Ayağını denk al, çok köyüyüm bu gün çok kötüyüm” diyor gülüyorum kendi kendime.

Sonra koyuyorum bir “Goldberg Variations” O ilahi müzik eşliğinde şahane bir kahvaltı yapıyorum; köy yumurtası, arı domatesi, mis gibi köy tereyağı, çıtır çıtır salatalık dilimleri, maydanoz yemyeşil senin favorin, Hollanda peynirleri üç çeşit, Bergama tulumu, hatta zamanım olursa kasap sucuğu bile kızartıyorum. Reçelleri, çam balını saymıyorum.

Sıra geliyor köpekleri gezdirmeye. Yakalıyorum kerataları önce bir güzel seviyor okşuyorum. Sonra tasmalarını takıyor yürüyüşe çıkarıyorum. Birde türkü tutturuyorum Ahmet Kaya’dan anasını satıyım. Islık bile çalıyorum, Çok iyi vakit geçiriyoruz. Ohhh ormanda, çamların arasında. Her taraf misler gibi kokuyor. Ne güzel. Ne ses var ne de araba trafiği. İçime yaşama sevinci doluyor.

Sonra arabama atlayıp marinadaki mağazamıza geliyorum. Bütün esnafla selamlaşıyorum. Akşama kadar gülüyoruz, birbirimize takılıyoruz, çaylar kahveler. Vaktin nasıl geçtiğini bilmiyoruz.

Son aylarda bir popüler oldum bir popüler oldum inanamazsın hayatım be. Kiminle çıkacağımı kiminle flört edeceğimi şaşırdım. Bir akşam takıyorum birisini koluma, dalıyoruz Marmaris gecelerine. O bar senin bu bar benim, türkü barlara bile takılıyoruz . Ne eğleniyoruz, ne eğleniyoruz. Ertesi gün atıyorum başka birini motorumun arkasına. Giyiyoruz ceketlerimizi takıyoruz kasklarımızı kafamıza, Datça, Mesudiye Palamut bükü gezmediğimiz yer çıkmadığımız tepe kalmıyor. En son Eski Datça’ya uğruyor, kol kola bütün mağazalara girip çıkıyor, alışverişimizi yapıp kahvemizi içiyoruz.

Başka bir gün atlıyorum arabama bir başka hanımla ver elini Göcek, Sahilde dolaşıp resimler çekiyor, hayran hayran tekneleri çiçekleri seyredip, belediyenin kahvesinde taze çay içiyoruz. Eee canım Göceğ’e kadar gelip de Fethiye’ye uğramadan döner mi insan değil mi? Fethiye’ye uzanıp balık halinde güzel bir rakı balık akşamı yapıyoruz. Kız arkadaşım bayılıyor her şeye ellerime sarılıyor, defalarca teşekkür ediyor, hatta sarılıp öpüyor bile beni. İçinden gelmiş.

İşte böyle sevgilim, hayatımın kadını, güzelim, yeşil gözlüm benim, bütün üzüntülerimden arındım, toparlandım. Kötü alışkanlıklarımı da bıraktım. Neredeyse hiç içki içmiyorum. Ara sıra bir bira, bir kadeh şarap veya rakı. Dedim ya, o da çok ara sıra. Sigara hiç kullanmıyorum. Çok iyiyim çok. Bir Heybeli de mehtaba çıkmadığım kaldı.

Yalnız bir tek kötü huyum hala var.

Yalan söylüyorum.

Hala, yalan söylüyorum.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder