9 Aralık 2015 Çarşamba

AYYY KIYAMAM.



Sevdiğinizi kaybedince bir pislik çuvalı gibi ortada kalıyorsunuz. Artık sabahları aynada daha uzun, daha dikkatli ve öfkeli bakıyorum suratıma. Bu ben miyim? Diye soruyorum kendi kendime. Bu ben miyim lan? Ne biçim insanım lan ben? Bu sona ben mi sebep oldum? Onu üzdüm mü? O güzel kadın yoksa her şeyi içine mi attı? Yoksa ben hayatımız boyunca onu anladığımı ve mutlu ettiğimi mi zannederken hayal dünyasında mı yaşıyordum? O gülümsemeler bana içinde ne fırtınalar koptuğunu belli etmemek için miydi?

Sonra yüzüme bakmaya devam ediyorum. Gözlerim o kadar üzgün, geriye çekilmiş, cansız gözüküyorlar ki acıyorum onlara. Hem bu kadar sene bana hizmet edin, hem de bu hallere düşün, bu kadar çile çekin benim yüzümden diyorum. Hatırlıyormusunuz eskiden insanlar bana ne güzel gözlerin var, ne kadar insan insan bakıyorlar diye iltifat ederlerdi. Şimdi sizleri düşürdüğüm şu hallere bakın diyorum. Özür diliyorum.

Aynayla konuşmam sürüyor. Neden böyle tepe taklak olduk ki? Diye soruyorum. Halbuki sevgilimle seyahatlere çıkacaktık. Mesela Roma’ya tekrar gidecektik. Daha fazla sevişecek, daha fazla gülecektik.

Belki de şimdi Yasemin’imin o hastane günlerinde yüzüme bakıp gülümsemesinin nedenini daha yeni anlıyorum. Çünkü ikimizin de başına geleceklerini biliyordu o güzel kadın. Kendisinin ölüp gideceğini, benim hayatımın ise bir pisliğe dönüşeceğini, biliyordu. Kendini nasıl toparlayacaksın, kendine nasıl bakacaksın soruları, endişesi vardı o gülücüklerin arkasında.

Unutmak için başka birisini sevecekmişim. Çok kolay sanki. Bir düğmeye bas, başka birisini sev. Lan bu o kadar kolay mı. Kolaysa sen sev. Birisi başkasının yerini doldurmuyor ki.

Ne yapalım bazen beni çok kızdırıyorlar elim ayağım titriyor. Konu dağılıyor. Sevgilimin duvarda ki resmine bakıp, ben sensiz yaşayamam diyorum kendi kendime, bilmem kaçıncı yüz defa, son 14 aydır. Sonra ben bensiz de yaşayamam diye mırıldanıyorum. İkisi bir arada olmalı diyorum. Biraz kahve ismi gibi oldu ama olsun anasın satayım diyorum.

Bu gün konuyu değiştiriyorum, dağıtıyorum. Biraz size eziyet etmek istiyorum bu yazımla. Biraz da sizin kafanız dağılsın istiyorum. Birazda siz yaşayım benim bu kafamın içinde yaşadıklarımı istiyorum. Birkaç satır, birkaç cümle içinde olsa benim kafam sizin olsun, anlayın neler çektiğimi istiyorum. Çünkü sadece benim yazdıklarımı okumakla beni anlamanız mümkün değil. Aslında çok da cömert birisiyim ben. Sabırlıyım da. Kafamdan geçenler istediğiniz kadar sizde kalabilirler. Hatta sizin bile olabilirler ama “ KIYAMAM SİZLERE”

Bakın son ayların en iki yüzlü lafını da kullandım sizler için. Ben ne zaman bu lafı duysam tüylerim diken diken oluyor. Romalıların arenada Hristiyanları aslanların önüne atıp “KIYAMAM” demelerine benzetiyorum. Ne kıyamazsın lan eline fırsat geçerse ağzına bile .,,,,sın. sahtekar, iki yüzlü utanmaz. Yani bir kelime bu kadar itici, bu kadar ikiyüzlü olamaz ve bu kadar iki yüzlüler tarafından kullanılamaz. Ne kelimeymiş, ne sermayeymiş be.

Tamam, anladık kızmayın.bitiriyorum. Çünkü ben de yazdıklarımdan bir şey anlamıyorum artık. Ve her yazdığımı da okumak zorunda değilsiniz. Benim derdim bana yetiyor. Yalnız son bir soruma müsaade edin. İki yüzlü insanlar acaba cennete girebilirler mi?

Bu arada sabah saatin onu. Sarhoş değilim. Herhangi bir anti deprasyon hapı kullanmıyorum. Uyuşturucu bağımlısı da değilim. Hemen tırnaklarınızı çıkarmayın.

Bu okuduğunuz öteki benim. Hani ikizlerim ya!! Tanışın artık.

Bana kızdınız mı? Sizi üzdüm mü? Kafanız mı karıştı?

AYYY, KIYAMAM



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder