9 Aralık 2015 Çarşamba

'F' VİTAMİNLERİM


Benim güzel dostlarım, “F” vitaminlerim benim. Ne kadar iyisiniz, ne kadar güzel insanlarsınız siz. Çok teşekkür ederim zarif ve duygulu mesajlarınız için. Beni yalnız bırakmadınız, benimle ilgilendiniz, bir bakıma bana sahip çıktınız yine. Hepinize gönderdiğiniz mesajlar için defalarca, bütün kalbimle teşekkürler ediyorum. İyi ki varsınız.

Biliyorum son yazımla sizleri üzdüm. Ama gidecek pek fazla kimsem yoktu ki. Ameliyattan sonra çok yorgun ve yalnız hissettim kendimi. Şimdi daha iyiyim. Evet belki gereksiz yere o kadar acı ve eziyet çektim ama çekilen röntgen sonuçlarına göre iki omzumda aynı. Yani tedavi ve benim inatla spor yapmam iyi sonuç vermiş. Doktorum sonuçları görünce inanamadı. Bana “İstersen gelecek hafta tenise başlayabilirsi abi” dedi ve bir de orta kahve ısmarladı çok canımı yaktığı için, sonra sarılıp iki yanağımdan öptü de.

Sizlerle “Moruk ve Ötesi” kitabımdan bir yazımı paylaşıyorum. Biraz da gülün bakalım. Çünkü istemeye istemeye sizleri fazla üzdüm belki son yazımda. Şimdi karşımda olsaydınız ben de size sarılır yanaklarınızdan öperdim. “Seni seviyorum” yazanlar; ben de sizi seviyorum.

VARAN OTOBÜSÜNDE Kİ ÖKÜZ

Ailemdeki yüksek tansiyon hastalarının aksine benim tansiyonum düşüktür. Düşük tansiyon yüksek tansiyon kadar tehlikeli olmasa da pek de övünülecek bir hastalık sayılmaz. Çünkü tansiyonum düştüğü zamanlarda Atlas gibi dünyayı omuzlarımda taşıyormuş hisseder, negatifleşirim. Sanki gözlerimin önüne siyah bir perde iner. Bir de daha kötüsü, uyuyunca berbat kabuslar görür, uykumun arasında bar bar bağırırım. Uzun uçak yolculuklarında veya otobüs yolculukları sonunda çoğunlukla tansiyonum düşer. O yüzden gece yolculuklarını sevmem.

Beş sene önce Varan otobüsleri ile İstanbul’dan Marmaris’e seyahat ediyordum. Yanımdaki koltuk boştu. Sabaha karşı, saat iki sularında Susurluk Varan tesislerinde yemek ve ihtiyaç molası verildi. Yolculuk yaparken yediğim her şeyin beni bir davul gibi şişirdiğini bile bile bir çorba içmeye karar verdim.

Çorbamı bitirdikten sonra koltuğuma döndüm, hareket ettik ve şişmeye başladım. Midemdeki gaz mı, kapatılan ışıklar mı, soföre olan güvenim mi, her neyse uyumuşum.”Sakallı, sakallı, şuradaki sakallı kabus görüyor, uyandır, uyandır yav!” bağırtılarından sonra, omzumda hissettiğim ısrarlı bir elin sarsıntısı ile uyandım ve bağırtımın bütün yolcuları dehşete düşürüp uyandırdığını fark etmem uzun sürmedi.”Tamam, tamam özür dilerim, geçti” dedim. Allah’tan otobüsün ışıkları sönük olduğundan, bağıranın ben olduğumu yakınımdaki birkaç yolcudan başkası fark etmedi. Sonra da sabaha kadar gözümü bile kırpmadım.

Sabahın erken saatlerinde İzmir’e vardık. Otobüsümüz daha da boşaldı. Çine’yi geçtiğimizde yerimden kalkıp soförün tam yanındaki koltuğa geçtim. Bir müddet sonra da servisini bitiren muavin yanıma oturdu.”Yahu abi” dedi, “Sen bağırmaya başlayınca ben aşağıda servisleri hazırlıyordum. Öyle bir feryat ettin ki elim ayağım dolaştı, elimdekiler yerlere döküldü. Hemen yukarı koştum, seni bulup uyandırdım. Yoksa Allah bilir ne zaman susacaktın”.

Konuşmamıza kulak misafiri olan soför, beni işaret ederek muavine,”Gece bağıran abi bu abimiydi” diye sordu. “Evet” cevabı alınca, “Abi vallahi az kalsın kaza yapacaktım. Gece sessiz, yollar boş, tam havasına girmişken öyle bir bağırmaya başladın ki, vallahi diyorum az kalsın takla atacaktık. Bizi Allah korudu. Verilmiş sadakamız varmış” dedi.

Neyse her ikisinden de özür diledim. Tansiyonum düştüğünden böyle sorunlar yaşadığımı itiraf ettim. Çay içtik, konuştuk, dertleştik, gece olanları tekrar, tekrar konuşup kahkahalar atarak Marmaris’e vardık. Otobüsten önce ben hemen sonra da genç bir çift indi. Kendilerini karşılamaya gelen bir çiftle sarılıp öpüştüler. Karşılamaya gelen çiftin erkek olanı,”Çocuklar seyahatiniz nasıl geçti? Rahat geldiniz mi?” diye sorunca otobüsteki genç,”Rahat olmasına rahattı ama sabaha karşı mışıl mışıl uyurken, herifin biri öküz gibi öyle bir böğürmeye başladı ki neredeyse kalp krizi geçiriyorduk” dedi.

Bense hiç duymamış gibi, kulaklarımı sallayarak ağır ağır garajın çıkışındaki yeşilliklere doğru yürüdüm.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder