30 Temmuz 2015 Perşembe

BİR GÜN HAYATIMDAN; DAHA DOĞRUSU HAYATIMIZDAN BİR GÜN


Gözlerimi açıyorum, saat sabahın dokuzu. Yatak odasını pırıl pırıl nasil güzel bir yaz güneşi doldurmuş. Yasemin’im uyuyor, çünkü hiç sabah insanı olmadı, olamadı. Sabahları uyanmayı sevmiyor. Arkası bana dönük o güzelim sarı dalgalı, gürül gürül saçları bütün yastığını kaplamış, Önce uzanıp burnumu o taptığım saçlarına gömüyorum ve onun o kendine, sadece kendine has kokusunu derin derin ciğerilerime çekiyor ve yavaşça sol kulağını öpüyorum. Uyanıyor, mutlu bir kedi gibi öyle tatlı geriniyor ki.

Yemyeşil gözler açılıveriyorlar ve hemen o gülümseme yerleşiyor yüzüne daha bana bakar bakmaz. Gamzeler beliriveriyorlar.

“Gün aydın sevgilim Yine benden önce uyandın değilmi” diyor. “Evet zaten Ege bölgesinde yaşayan herkes senden önce uyanıyor” diyorum.

“Senden de iyi kaynana olurdu biliyormusun , Allah’tan erkek doğmussun Güven” diyor ve ben daha ağzımı açmadan hemen arkasından “saat kaç canım” diye soruyor.

Kahvaltımızı yapıp ancak gidebiliriz mağazamıza diyorum. Tamam kalkıyorum diyor ve banyoya giriyor. Ben aşağı mutfağa gidiyorum diyorum. Birden banyonun kapısı açılıyor, “lütfen güven" diyor "lütfen kahvaltı falan hazırlamaya kalkma ne olur ortalığı o kadar dağıtıyorsun ki toplayana kadar canım çıkıyor. Biraz sabırlı ol ben hazırlarım tamam mı. Güzelim” diyor.Sonra beni kırdığına inanıp banyodan gerisi geri çıkıp sarılıp öpüyor.” Çok dağıtıyorsun be etrafı canım” diyor ve tekrar banyoya giriyor. “O zaman sen çıkana kadar ben köpekleri gezdiririm “diyorum..” Tamam” diyor” iyi olur.”

Aşağı inip dış kapıyı açıyorum. Köpekler hazır ikisi de oldukları yerde duramıyorlar. Önce anne ,Titti’nin tasmasını takıyor yürüyüşe çıkıyorum. Hava sıcak daha şimdiden belli. Bu gün yine yanacağımız. Tittinin arka ayakları yalpalıyor. Belli oda sonunda babası Kaunus gibi kötürüm kalacak. Bu maalesef kronik bir problem alman kurtlarının. Zamanla arka ayakları çalışmaz hale geliyor. Şöyle birkaç yüz metre yürüyor sonra geri, eve dönüyoruz zaten Titti de daha fazla yürümeye bayılmıyor. Hem yoruluyor hem sıcak. Sonra onu bırakıp Mahzunu yürütüyorum. Mahzun Titti'nin oğlu. Onu da birkaç yüz metre yürütüyorum eve dönüyoruz.

Kahvaltı hazır, hemen hemen. Bahçeye iniyorum makas elimde. Birkaç dal ayrı ayrı renklerde begonvil, kırmızı Japon gülü, mor Kıbrıs Akasyası kesiyor vazoya yerleştirip kahvaltı masasına koyuyorum.

Sevgilim “Ne şekersin sen” diyor Yasemin çiçekleri görür görmez ve bana yine sarılıp öpüyor.” Çok şanslıyım biliyormusun” diyor “o kadar iyisin ki.”

“Ya ben ne kadar şanslıyım biliyormusun, dünyanın en güzel en uyumlu kadınıyla evliyim “ diyorum. “Kim diyor, o benmiyim yoksa?” O kadar tatlı soruyor ki bu defa ben ona sarılıp öpüyorum.

Kahvaltımızı yapıyoruz. Hemen inanılmaz bir hızla her şeyi toparlıyor arabamıza atlayıp yola çıkıyoruz netsel marinada ki sanat mağazamıza.

Arabadaki klimayı, radyoyu müziği hepsini o ayarlıyor. Sağ elimle sol elini tutuyorum. O da kafasını sol omzuma koyuyor yola devam ediyor, Marinaya ulaşıyoruz.

Mağazamızı açıyoruz. Ben bir kahve yapayım da zevkini çıkaralım diyor ve mağazanın mini minnacık mutfağına dalıyor. Birazdan kahve ve yanında ya birkaç bisküit veya tatlı bir şeylerle geliyor. En büyük zevki kahve içmek yanında bir şeylerle.

Kahvemiz bittikten sonra resim yapmaya başlıyor. Hayranlıkla onu seyrediyorum. Ellerini parmaklarını o kadar güzel kullanıyor, o kadar güzel çizgiler çekiyor o kadar inanılmaz renkleri bir araya getiriyor, öyle güzel gölgeler ışıklar veriyor ki. Dayanamıyorum. Hayranlıkla ensesindeki saçları topluyor, ensesini öpüyorum. “Teşekkür ederim, çok tatlısın “diye mırıldanıyor.

İşte bütün günümüz böyle geçiyor. O resim yapıyor ben satış yapıyorum. İçeri giren herkesi o güzel, asil gülüşüyle selamlıyor, rahatlatıyor. Her fırsatta kahve veya çay içiyoruz tabi yanında Yasemin’in zulasından çıkardığı tatlılarla kurabiyelerle.

“Ne dersin güzelim akşam sahilde ki bizim balıkçıya gidip balık yiyelim mi?” “Yanında da bir şeyler içeriz” diye soruyorum. O güzelim gözlerini gözlerime dikiyor yüzünde yine aynı gülümseme “sen bilirsin canım” diyor. Hep sen bilirsin dersin Sen neden fikrini söylemiyorsun diye soruyorum. “Çünkü sen hep güzel olanı seçiyorsun bizim için de ondan” diyor.

Mağazayı kapatıp el ele, kolkola sarmaş dolaş yat limanında yürüyoruz. Birbirimize bir şeyler anlatıp katıla katıla gülüyoruz. Hep komik bulduğumuz bir şeyler var hayatımızda.

“”Balıkları kafalarıyla çatır çutur nasıl yiyabiliyorsun ağzına batmıyo rmu, boğazından nasıl geçiriyorsun anlayamıyorum, sana bakamıyorum yerken” diyor. Yasemin, balıkçıda ben balık yerken.

“Bunlar lapa kızım lapa diyorum bunlar böyle yenir, bunların tadına böyle varılır. Sen yediğin balığın yarısın ziyan ediyorsun. Kediler bayram ediyor” diyorum ama o yine inceden inceye her balığı ayıklayıp yemeyi tercih ediyor

Yemekten sonra yine elele, kolkola, sarmaş dolaş yat limanında yürüyoruz, ve gülüyoruz. Lokantaların önünden geçerken deynekçiler" Yes please" diyerek bizi oturtmaya çalışıyorlar. "Yahu" diyorum "30 senedir burada yaşıyoruz birde esnafız hala tanıyamadınızmı. Mahsustan öfkelenmiş gibi. Hemen özür diliyorlar "kusura bakma abi kusura bakma yenge o kadar turiste benziyorsunuz ki" diyorlar. Bizde "tamam tamam" diyip gönüllerini alıyoruz ve gülüşerek yolumuza devam ediyoruz.

Eve döndüğümüzde köpeklerden birisini Yasemin birisini ben alıyorum ve yürüyüşe çıkıyoruz. Cır cır böcekleri haricinde hiç ses yok ve mis gibi çam kokusunu ciğerlerimize çekiyoruz. Eve yaklaştıkça öyle bir yasemin kokusu geliyorki inanılacak gibi değil. "İyi ki diyor şu yasemin leri diktik bahçemize bak ne kadar güzel kokuyorlar" canım benim. Gülüyor, seviniyor.

Köpekleri gezdirirken bile el ele yürüyoruz.

Sonunda eşi benzeri olmayan evimizin salonuna giriyoruz. O kadar güzel bir evimiz var ki ;bütün duvarlar yasemin, ben ve kızımın resimleriyle, Yasemin'in tabloları ile kaplı. Bütün ışıklar kesme vitray ve hepsini Yasemin'in eseri. Duvarlar eski tuğla, tavan 6 metre yüksekliğinde. İnsanın içine öyle bir ferahlık veren bir mekan ki.

"Hadi biraz televizyon seyredelim sonra yatarız" diyor. Salonun ortasında televizyonun karşısında iki adet bordo geniş koltuk var. Birisine o yatıyor birisine ben. Kumanda onun elinde istediği kanalı seçiyor. Bir müddet sonra uzandığı yerden bana çeviriyor kafasını. "Yanına gelmemi istermisin özlemedin mi beni" diyor ve cevabımı beklemeden yerinden kalkıp yanıma geliyor, yastıkları atıp yanıma uzanıyor, yüzünde o muzip gülümsemesiyle sanki nasıl rahatını bozdum mu dercesine. Sağ kolumu boynunu altından geçiriyor sarılıyorum. Başını omzuma koyuyor birlikte televizyon seyrediyoruz uykumuz gelinceye kadar.

Belli bir süre sonra “hadi sevgilim diyorum geç oldu yatalım bak sabah kalkamıyorsun, hem bayağıda yoruldun bugün.”diyorum. Aslında ben de yorgunum.

Hiç itiraz etmiyor, ve yatıyoruz." İyi geceler, seni çok seviyorum diyor", öpüyor beni ve arkasını dönüp o kadar çabuk uykuya dalıyor ki inanılmaz, her zamanki gibi.

Onu rahatsız etmemeye çalışarak yüzüne bakıyorum. Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme var. O kadar huzurlu, o kadar mutlu görünüyor ki.

Onu uyandırmadan saçlarını kokluyorum, her zaman yaptığım gibi Allah'a dua ediyorum Yasemin gibi bir eşim, böyle güzel bir evim olduğu için, mutluluğumuz için huzurumuz için.

Birazdan ben de uykuya dalıyorum. Kendimi göremiyorum ama benimde yüzümde bir gülümseme olduğunu biliyorum, öyle hissediyorum.

İşte benim güzel face book dostlarım. Size yeşil gözlü güzel kadınla bir günümüzü anlattım.

Simdi siz bu günden sevgilimi çıkarın.

İşte geriye ne kaldıysa o şimdi benim işte.

Yeni hayatım, yani, son 9 aydır yaşadığım daha doğrusu yaşamaya çalıştığım hayat, daha doğrusu yaşadığımı zannettiğim hayat.Hiç istemediğim,düşünmediğim solo bir hayat.

İnanılmaz bir yalnızlık, tahammül edilmez bir boşluk ve bir acı bir acı ki tahmin dahi edemezsiniz.

Boşuna dememiş sair” Gözdür alemi gezen, gönül bir ilen olur diye”

Evet gönül bir ilen oluyor. Gönlünüzün bir olduğu, kalbinizin birlikte çarptığı, sizinle ağlayan, sizinle gülen, sizinle türkü söyleyen bir kişiyle.

Yeter ki bulun onu, dua edin de Allah karşınıza çıkarsın. Nasip etsin size.

Hepsi bu yani!!!

Hayat devam ediyor diyorlar ya, diyorsunuz ya!!

Yazmayım diyorum, yeter diyorum, dayanamıyorum ki!!!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder