15 Temmuz 2015 Çarşamba
CIRCIR BÖCEKLERİ PERVANELER VE İNSANLAR
Yasemin’le birbirimizi o kadar iyi tamamlar o kadar güzel yapıtlar ortaya çıkarırdık ki, insanlar hayran kalır, bizleri iltifatlara boğarlardı.
Bunlardan birisi de İçmelerde ki o inanılmaz güzel, ruh dolu, karakterli villamızın altına inşa ettiğimiz, Mona Titti adını koyduğumuz, kısa zamanda dünya genelinde isim yapan restoranımızdı.
Yaz aylarında havalar artık iyice ısındığında, cırcır böcekleri iyiden iyiye azarlar, adeta yeri göğü inletirlerdi namussuzlar.
Bunlardan birçoğu lokantamızın tam ortasında yer alan yüzme havuzumuza düşer ve boğuluyor gibi garip sesler çıkarırlardı.
Çıcır böcekleri öyle küçük böcekler olmadığından suyun üstünde hayat mücadelesi veren bu böcekler lokantada ki müşterilerin de dikkatini çeker, bilhassa çocuklar onların hayatını kurtarmak için ellerinden geleni yaparlardı. Sonun da ben de dahil bayağı bir uğraşıp bu böcekleri sudan çıkarır çıkarır havuzun kenarına koyardık. Ama onlar biraz kendilerine gelir gelmez, tekrar suya atlarlar, çıkar atla, çıkar atla sonunda ölür giderlerdi. Bizde artık” ne haliniz varsa görün” moduna girer, ilgimizi sonlandırırdık.
Pervanelerin öleceklerini bile bile ışığa yönelmeleri gibi bu böceklerinde tekrar tekrar suya dönmelerinin arkasında gizemli bir sebep bir güç, olduğuna inanır, olanları gözlemlerken dünyada ki birçok insanında aynı durumda olduklarını düşünürdüm.
Evet, maalesef düşündüğüm gibi insanlardan çok vardı dünyamızda. Ne yaparsanız yapın, ne kadar uğraşırsanız uğraşın, ne kadar hayal kırıklığına uğrarlarsa uğrasınlar, ne kadar başlarına bela gelirse gelsin, ne kadar acı çekerse çeksinler o sürünmeden zevk alan, kendi değerlerini, sahip oldukları özellikleri hiç anlamayan veya anlamak istemeyen, kendilerini gözlerini kırpmadan harcayan ve defalarca o aldatıcı parlaklığa, o pisliğe dönmeyi tercih eden insanlar gelirdi aklıma. Hayatları sona erene kadar, pervaneler gibi, cırcır böcekleri gibi.
Yakalarına sarılıp onları oralardan çekip çıkarmaya “siz yaşıyorsunuz ulan, bakın hayat ne kadar güzel. Hem kendinize, hem çevrenize neden eziyet ediyorsunuz. Buna ne hakkınız var. Ne zaman uyanacaksınız? Siz bu yaşadıklarınıza problem mi diyorsunuz. Bir tek ölüme çare olmadığını ne zaman anlayacaksınız? Yaptığınızın bir eşeklik, hem de eşek oğlu eşeklik olduğunu anlamanız için daha kaç defa aynı hatayı tekrarlamanız gerekiyor” diyip yakalarını cart diye boydan boya yırtmak isterdim.
Abraham Lincoln “common sense is not that common” yani Türkçe tercümesiyle Sağ duyu herkeste olmaz” demiş.
Kanada da yaşarken hayatımın en güzel 7 senesini dünyanın her tarafından gelmiş arkadaşlarla George İvanovich Gürdieff’in felsefesini çalışarak, paylaşarak geçirdim. Gürdieff “Men can give up everything, except his suffering” yani “ insan oğlu her şeyden vazgeçer ama sürünmesinden vazgeçmez” derdi.
Artık sadece pervanelere ve cırcır böceklerine acıyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder