İşte burası Roma, bu da yeşil gözlü güzel kadın. Hep sevdiğim ve ölene kadar seveceğim insan. Son seyahatimiz bu bizim.Sonra o tek başına seyahate çıktı. Nereye gittiğini bilmiyorum, onu nerede arayacağımı da.Her yere beraber giderdik biz.
BİZ CENNETTE YAŞAMAYI TERCİH ETTİK
İnanın defalarca karar veriyorum artık bizim hakkımızda yazmamaya. Ama dönüp dolaşıp yine yazmaya başlıyorum. Çünkü Yasemin hakkında yazmaya doyamıyorum, duramıyorum ki.
Deliler gibi, birlikte yaşadığımız 32 güzel yılı düşünüyor neredeyse her günü hatırlamaya, didik didik etmeye çalışıyorum. Bir hatasını arıyorum güzel gözlümün. Beni üzdüğü, kırdığı bir anı bulmaya çalışıyorum. “İyiydi hastı ama şu tarafı da çekilmezdi” diyebileceğim bir şeyler arıyorum, biraz rahatlamak, biraz olsun acım hasretim azalsın diye.
Ama yok ki.
Bir insan bu kadar mı güzel, bu kadar mı yaratıcı, bu kadar mı ölçülü, bu kadar mı fedakar, bu kadar mı eşine sadık, bu kadar mı dürüst, bu kadar mı asil, bu kadar mı tevazü sahibi olur, olabilirmiş.
Neden hala yazıyorum? Çünkü her geçen gün Yasemin’in ne kadar farklı ne kadar bulunmaz biri olduğunu daha iyi anlıyorum da o yüzden.
Hayatımda ilk defa bu kadar uzak kaldım sevgilimden.
Kendimi adeta sudan çıkmış bir balık gibi hissediyorum. Hani balık sudan çıkarılıncaya kadar içinde bulunduğu suyun kendi hayatı için ne kadar önemli olduğunu anlamaz da sudan çıkarılınca çırpınmaya başlar ya, işte bende kendimi işte öyle hissediyorum.
Aynen öyle işte.
Son 9 aydır etrafımda ki insanları biraz olsun inceleme fırsatı buldum. Bir takım insanlarla tanıştım, arkadaşlık kurmaya, yeni hayatıma alışmaya çalıştım falan.
Kimseye karşı duygusal olarak ne ilgi ne de yakınlık duyabildim. Arada o kadar fark var ki.
Yasemin öyle bulunmaz, öyle erişilmez bir insandı ki. ( Zaten güzel bir Rus kızcağızla tenis oynadım, fotoğraflar çektirdim diye beni bir çarmıha germediğiniz kaldı, “sizi gidi gericiler sizi” Rahmetli Erbakan’ın dediği gibi)
Geçenler de bankaların birisinde bir işim vardı. Daha önce de yazdığım gibi Marmaris’te herkesin tanıdığı sevdiği insanlarız. Benim işlemimi yapan kız gözleri dolu dolu bana”Güven Bey Yasemin Hanım bankamıza daha kapıdan girdiğinde bankaya güneş doğmuş gibi olurdu. Onu biz çok özlüyoruz Allah size sabır versin” dedi.
Biliyormusunuz, birkaç gün önce mağazamıza elindeki bavulu çekerek gencecik bir kız geldi. Hava alanından geliyormuş, İstanbuldan. “Eşinizin ölüm haberini otobüste aldım, sizi görmeye geldim dedi ve ağlamaya başladı”
Elimden geldiği kadar onu teselli etmeye çalıştım. 2 sene önce mağazamıza gelmiş ve Yaseminle tanışmış sadece 20 dakika oturup konuşmuşlar hepsi bu.
İşte Yasemin kısacık bir sürede bile, insanları güzelliği ile, güler yüzüyle, hanımefendiliği ile, kişiliği ile bu kadar etkileyen birisiydi. O kızcağız 20 dakikada bu kadar etkilenmiş. Birde beni düşünün 32 yıl.
İzmir, 9 Eylül Hastanesi onkoloji bölümünde Yasemin’in tedavisi ile bire bir ilgilenen uzman doktor E. Hanım bana mesaj yollamış “Acınızı paylaşıyorum,yazılarınızı okuyorum. Yasemin Hanımı ben unutamıyorum. Allah sizin yardımcınız olsun” diye
En yakın arkadaşlarım artık yazmama mı, hatta profesyonel tedavi görmemi öneriyorlar. Yani kendime bir psikolog bulmamı tavsiye ediyorlar.
Evet, kabul ediyorum bazen çok duygulu, üzüleceğiniz yazılar yazıyorum, çünkü bazı günler kalbim o kadar Yasemin’le doluyor ki artık kaldıramıyor, bir pencere açmak veya aralamak zorunda kalıyorum. Elimde değil dayanamıyorum. Duygularım taşıyor, kontrol edemiyorum.
Ama ben yazılarımın tümünü sadece acımdan, hasretimden yazmıyorum ki.
Okurlarıma inanılmaz bir eşim olduğunu, onlara güzel, sevgi dolu, huzurlu bir beraberliğin vereceği mutluluğu başka hiçbir yerde bulamayacaklarını, dünyada ki belki de en önemli şeyin kendileri için çarpan bir kalbin olduğunu anlatmaya çalışıyorum.
Sizler bana gönderilen mesajlardaki, mutsuzluğu, yalnızlığı, kaybolmuşluğu, umutsuzluğu bilemezsiniz. Ben bu yazılarımla biraz olsun yol göstermeye ışık tutmaya çalışıyorum.
İnsan birisini bir saat görmezse özler mi. Bir saat sonra tekrar birbirlerini gördüklerinde sanki günlerdir haftalardır ayrılarmış gibi birbirine sarılır mı?
Her sabah uyandığında birbirinin gözlerinin içine bakınca, 32 yıl sonra da olsa, hala ilk tanıştıkları gün gibi heyecan duyar mı.
Duyar işte, duyar işte, duyuyor işte. Yazıyor, yazıyor işte bunları anlatmaya çalışıyorum. İnsana, bir güzel insan, biraz fedakarlık, karşılıklı güven ve hoşgörü yetiyor kendi cennetini yaratmaya.
O elinizdeki veya kafanızdaki yazan listede tasarladığınız ideal sevgiliyi kim kaybetmişte siz bulacağınızı zannediyorsunuz. İnsanlar o ideal sevgiliyi, ideal birlikteliği birlikte yaratırlar. Çok çalışmaları gerekir çok. Fırsat bulduğunuzda “Hala vakit varken” yazımı okuyun da görün mutlu bir birliktelik için neler yapmak, ne kadar çalışmak gerektiğini.
Bizim yeşil gözlü güzel kadınla aramızda inanılmaz bir sevgi ve saygı vardı. İşte bu sevgi ve saygı hayatımızda inanılmaz bir enerji yaratıyordu. Biz bu enerji ile Marmaris’te harikalar yarattık. Her projemiz, her yaptığımız mekan uluslar arası başarı kazandı, insanlar hayran kaldılar. Neden? Çünkü; biz işte o birbirimize duyduğumuz sevginin yarattığı o inanılmaz enerjiyi aramızda oluşturacağımız saçma sapan problemler için harcamak yerine, dünyayı ve dünyamızı güzelleştiremeye harcadık.
Sadece Marmaris’te yaşayan insanları değil, dünyanın birçok yerinden Marmaris’i ziyaret eden insanları mutlu ettik ve o mutluluk bize büyüyerek dolu dolu geri döndü.
İnanın bana insanın cennetini de cehennemini de yaratması kendi ellerinde, kendi tercihi.
Biz cennette yaşamayı tercih etmiştik.
BİZ CENNETTE YAŞAMAYI TERCİH ETTİK
İnanın defalarca karar veriyorum artık bizim hakkımızda yazmamaya. Ama dönüp dolaşıp yine yazmaya başlıyorum. Çünkü Yasemin hakkında yazmaya doyamıyorum, duramıyorum ki.
Deliler gibi, birlikte yaşadığımız 32 güzel yılı düşünüyor neredeyse her günü hatırlamaya, didik didik etmeye çalışıyorum. Bir hatasını arıyorum güzel gözlümün. Beni üzdüğü, kırdığı bir anı bulmaya çalışıyorum. “İyiydi hastı ama şu tarafı da çekilmezdi” diyebileceğim bir şeyler arıyorum, biraz rahatlamak, biraz olsun acım hasretim azalsın diye.
Ama yok ki.
Bir insan bu kadar mı güzel, bu kadar mı yaratıcı, bu kadar mı ölçülü, bu kadar mı fedakar, bu kadar mı eşine sadık, bu kadar mı dürüst, bu kadar mı asil, bu kadar mı tevazü sahibi olur, olabilirmiş.
Neden hala yazıyorum? Çünkü her geçen gün Yasemin’in ne kadar farklı ne kadar bulunmaz biri olduğunu daha iyi anlıyorum da o yüzden.
Hayatımda ilk defa bu kadar uzak kaldım sevgilimden.
Kendimi adeta sudan çıkmış bir balık gibi hissediyorum. Hani balık sudan çıkarılıncaya kadar içinde bulunduğu suyun kendi hayatı için ne kadar önemli olduğunu anlamaz da sudan çıkarılınca çırpınmaya başlar ya, işte bende kendimi işte öyle hissediyorum.
Aynen öyle işte.
Son 9 aydır etrafımda ki insanları biraz olsun inceleme fırsatı buldum. Bir takım insanlarla tanıştım, arkadaşlık kurmaya, yeni hayatıma alışmaya çalıştım falan.
Kimseye karşı duygusal olarak ne ilgi ne de yakınlık duyabildim. Arada o kadar fark var ki.
Yasemin öyle bulunmaz, öyle erişilmez bir insandı ki. ( Zaten güzel bir Rus kızcağızla tenis oynadım, fotoğraflar çektirdim diye beni bir çarmıha germediğiniz kaldı, “sizi gidi gericiler sizi” Rahmetli Erbakan’ın dediği gibi)
Geçenler de bankaların birisinde bir işim vardı. Daha önce de yazdığım gibi Marmaris’te herkesin tanıdığı sevdiği insanlarız. Benim işlemimi yapan kız gözleri dolu dolu bana”Güven Bey Yasemin Hanım bankamıza daha kapıdan girdiğinde bankaya güneş doğmuş gibi olurdu. Onu biz çok özlüyoruz Allah size sabır versin” dedi.
Biliyormusunuz, birkaç gün önce mağazamıza elindeki bavulu çekerek gencecik bir kız geldi. Hava alanından geliyormuş, İstanbuldan. “Eşinizin ölüm haberini otobüste aldım, sizi görmeye geldim dedi ve ağlamaya başladı”
Elimden geldiği kadar onu teselli etmeye çalıştım. 2 sene önce mağazamıza gelmiş ve Yaseminle tanışmış sadece 20 dakika oturup konuşmuşlar hepsi bu.
İşte Yasemin kısacık bir sürede bile, insanları güzelliği ile, güler yüzüyle, hanımefendiliği ile, kişiliği ile bu kadar etkileyen birisiydi. O kızcağız 20 dakikada bu kadar etkilenmiş. Birde beni düşünün 32 yıl.
İzmir, 9 Eylül Hastanesi onkoloji bölümünde Yasemin’in tedavisi ile bire bir ilgilenen uzman doktor E. Hanım bana mesaj yollamış “Acınızı paylaşıyorum,yazılarınızı okuyorum. Yasemin Hanımı ben unutamıyorum. Allah sizin yardımcınız olsun” diye
En yakın arkadaşlarım artık yazmama mı, hatta profesyonel tedavi görmemi öneriyorlar. Yani kendime bir psikolog bulmamı tavsiye ediyorlar.
Evet, kabul ediyorum bazen çok duygulu, üzüleceğiniz yazılar yazıyorum, çünkü bazı günler kalbim o kadar Yasemin’le doluyor ki artık kaldıramıyor, bir pencere açmak veya aralamak zorunda kalıyorum. Elimde değil dayanamıyorum. Duygularım taşıyor, kontrol edemiyorum.
Ama ben yazılarımın tümünü sadece acımdan, hasretimden yazmıyorum ki.
Okurlarıma inanılmaz bir eşim olduğunu, onlara güzel, sevgi dolu, huzurlu bir beraberliğin vereceği mutluluğu başka hiçbir yerde bulamayacaklarını, dünyada ki belki de en önemli şeyin kendileri için çarpan bir kalbin olduğunu anlatmaya çalışıyorum.
Sizler bana gönderilen mesajlardaki, mutsuzluğu, yalnızlığı, kaybolmuşluğu, umutsuzluğu bilemezsiniz. Ben bu yazılarımla biraz olsun yol göstermeye ışık tutmaya çalışıyorum.
İnsan birisini bir saat görmezse özler mi. Bir saat sonra tekrar birbirlerini gördüklerinde sanki günlerdir haftalardır ayrılarmış gibi birbirine sarılır mı?
Her sabah uyandığında birbirinin gözlerinin içine bakınca, 32 yıl sonra da olsa, hala ilk tanıştıkları gün gibi heyecan duyar mı.
Duyar işte, duyar işte, duyuyor işte. Yazıyor, yazıyor işte bunları anlatmaya çalışıyorum. İnsana, bir güzel insan, biraz fedakarlık, karşılıklı güven ve hoşgörü yetiyor kendi cennetini yaratmaya.
O elinizdeki veya kafanızdaki yazan listede tasarladığınız ideal sevgiliyi kim kaybetmişte siz bulacağınızı zannediyorsunuz. İnsanlar o ideal sevgiliyi, ideal birlikteliği birlikte yaratırlar. Çok çalışmaları gerekir çok. Fırsat bulduğunuzda “Hala vakit varken” yazımı okuyun da görün mutlu bir birliktelik için neler yapmak, ne kadar çalışmak gerektiğini.
Bizim yeşil gözlü güzel kadınla aramızda inanılmaz bir sevgi ve saygı vardı. İşte bu sevgi ve saygı hayatımızda inanılmaz bir enerji yaratıyordu. Biz bu enerji ile Marmaris’te harikalar yarattık. Her projemiz, her yaptığımız mekan uluslar arası başarı kazandı, insanlar hayran kaldılar. Neden? Çünkü; biz işte o birbirimize duyduğumuz sevginin yarattığı o inanılmaz enerjiyi aramızda oluşturacağımız saçma sapan problemler için harcamak yerine, dünyayı ve dünyamızı güzelleştiremeye harcadık.
Sadece Marmaris’te yaşayan insanları değil, dünyanın birçok yerinden Marmaris’i ziyaret eden insanları mutlu ettik ve o mutluluk bize büyüyerek dolu dolu geri döndü.
İnanın bana insanın cennetini de cehennemini de yaratması kendi ellerinde, kendi tercihi.
Biz cennette yaşamayı tercih etmiştik.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder