28 Şubat 2017 Salı

KARABAŞ
Ben çocukken Sivas’ta Kabakyazısı mahallemiz de başıboş sahipsiz köpekler dolaşırdı. Bu köpeklerin hemen hemen hepsi çelimsiz, kirli ve korkaktılar. Harp sonrası 1940 lı yıllarda kendi ailelerini beslemekte güçlük çeken mahalle sakinleri dayanamaz fırsat buldukça yaşlıların “alışırlar haaa” ikazlarına rağmen yine de bu zavallı aç hayvanların önüne birkaç dilim kuru ekmek atarlardı. Bu köpekler hep kaçmaya hazır, kaburga kemikleri çıkmış, kuyrukları incecik bacaklarının arasında ürkerek dolaşırlardı mahallede. Bir tanesi hariç.
İşte o bir tane Karabaş bir Kangal köpeğiydi. Açtı, sahipsizdi, bakımsızdı, zayıftı, terk edilmişti ama her zaman ucu kıvrık kuyruğu havada gezerdi ve karabaşı dimdikti. Evet, zor bir hayatı vardı. Bütün şartlar aleyhineydi ama gururluydu. Bir kez olsun o ucu kıvrık kuyruğunu diğer köpekler gibi bacaklarının arasına sokup sıvıştığını görmedim. Kendine bağıran,taş atanlara dönüp bakmazdı bile. Ne olursa olsun özgürlüğünün zevkini çıkarıyor sanki bir gün şansının döneceğine inanıyordu.
Şu yaşadığımız üzücü, sıkıntı dolu günlerde ne zaman ümitsizliğe, karamsarlığa kapılsam aklıma hep o mağrur dimdik karabaş Kangal geliyor nedense!..
Ve ne olursa olsun başımı dik tutmaya çalışıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder