TAŞLICA TEPELERİ
Burası Söğüt Köyü. Marmaris'e aşağı yukarı 50 Km. Durduğum yer Saranda Mahallesinin üstü, Taşlıca Köyüne giden yüksek yolun ortası. 1988 yılında Kanada'dan Marmaris'e kesin dönüş yaptım ve işte beni bu memlekete bağlayan, aşık eden yerlerden biridir burası. Her mevsimde, her fırsat bulduğumda buraya yüzlerce kez geldim. Her geldiğimde daha bir bağlandım daha bir sevdim. Bu tepeleri teker teker, karış karış, kara kekikleri, ada çaylarını koklayarak, badem ağaçlarına sarılıp çiçeklerini öperek gezdim. Şu arkamda ki masmavi pırıl pırıl denize oya gibi yerleşmiş adaların etrafında defalarca yelkenlimle dolaştım. Ben bu denizin lodosunu sevdim, poyrazını sevdim, fırtınasını sevdim, güneşini sevdim, tuzunu, kokusunu sevdim. Balık tuttum, ahtapot tuttum, kalamar tuttum, karavida yakaladım. Bastım yelkeni Simi'ye(Sömbeki) Yunanistana gittim. Birde oralardan doya doya seyrettim bu güzellikleri, kıyılarımızı. Antik devirlerin tarihçisi Herodot’u kendisine aşık eden , Zorba’nın Yazarı Kazanzakis’e “ Ege Denizinde mehtabı izlemeyen cenneti anlayamaz” dedirten o muhteşem mehtaplı gecelerde taa Partenon’dan esen rüzgarlara yüzümü vere vere sabahlara kadar yelken açıp gezdim. Kim bilir dedim ayaklarımın altında ne medeniyetler var, kim bilir bu denizden kimler gelip geçti, kimler demir attı buralara.
Şu gördüğünüz tepeden bir güneş batımı seyredersiniz aklınız başınızdan gider ayrılamazsınız. Yeryüzünün bütün renklerini görürsünüz. Her rengin her tonunu izlersiniz, baka kalırsınız. Bu tepelerde yığma taştan yapılmış minik ahırlar vardır, oğlaklar elinize doğar parmaklarınızı emerler. Ege kıyılarını Allah bir dantel gibi işlemiş ve bu kıyılarda yaşamayı bilen değerini anlayan insanlara Egelilere nasip etmiştir. İşte bu yüzden o pis planlar buralara işlemez. Ege insanı neyi seveceğini, kime inanacağını bilir.
Bu yazım 1988 senesinden beri bana Kanada gibi bir ülkeyi bırakıp neden buralara geldiğimi soran kardeşlerime başka bir cevabımdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder