NASİP
Kendi öiümüme üzülürmüydüm diye sordum kendime geçen günlerden birinde. Kendime hakkımı helal edermiydim diye de sordum. ( Aslında herkesin kendisine sorması gereken sorulardı bunlar) Uzun zaman düşündüm. Bir türlü bir karara varamadım. Emin olamadım. Cevap veremedim. Kafam karıştı üzüldüm. Biraz da korktum. Cevap vermesi zor sorulardı.
Sonra gövdesi mor, pervanesi çimen yeşili, kanatları pembe, kanat üzerleri sarı papatyalı, kuyruğu gelincik kırmızısı tek motorlu "Ömür" adlı minik uçağıma binip, ömrümün 71 yılı üzerinde uçmaya karar verdim.
Doğumumun üzerinden başladı uçuşumuz. Anacığımın doğum sancılarını, ilk ağlamamı, babacığımın bana sarılışını gördüm.
Sonra yıllar birbirini kovaladı. Bazı yılların üzerine geldiğimizde minik uçağım adeta havada durdu gitmek istemedi. Herşey o kadar güzeldi ki; Çocukluğum, baba evimiz, komşularımız, yaşadığımız mahalle, mahalle arkadaşlarım, kır çiçekleri, ağackakanlar, ilk aşkım, Sivas lisesi, lise arkadaşlarım, Deniz Gezmiş ile, sarmaş dolaş gezdiğimiz Sivas'ın yazın tozlu, kışın çamurlu sokakları Fenerbahçenin şampiyonlukları...
Sonra kara bulutların içine girdik. Ters rüzgarlara karşı uçtuk sarsıla sarsıla. Sırada ihtilaller vardı. Ölümler, infazlar, marşlar, Hasan Mutlucan'ın kahramanlık türküleri, sıkı yönetimler, sokağa çıkma yasakları, yasaklar yasaklar...
Daha sonra gökyüzü tekrar aydınlandı. İstanbul, Bafra dumanları içinde geçen üniversite yıllarım, Kanada, evliliğim, kızımın doğumu, Marmaris, deniz, teknem, yelken yarışları, mağazamız, restoranımız, evimizin inşaatı, kurt köpeklerimiz geçti gözlerimin önünden
Bazı yılların üzerinden çok hızlı uçtu minik uçağım. Ömür'ün gönlü yaşadığım acıları anımsamamı, tekrar yaşamamı istemedi demek ki.
Sonunda yolculuğumuzu noktaladık. Yetmiş birinci yılda yere indik. Gördüğüm, herşeyi sevdiğimi söyleyemem. Ama sevdiklerim çok daha fazlaydı sevmediklerimden. Zevk aldığım, pişmanlık duymadığım bir yolculuktu. Yaşadıklarımdan, yaptıklarımdan utanıp, renkten renge girmedim.
Yere indiğimizde tam kendime hakkımı helal etmeyi düşünürken "Bir sonra ki yolculuğumuz ne zaman, nereye patron?" diye sordu minik uçağım. Bundan sonra ne zaman gideceğimizi, nereye gideceğimizi bilmiyorum ki dedim.. "Dert etme, böyle yaşamak bence daha gizemli be patron, ne zaman istersen o zaman gideriz, rotanın önemi yok," dedi Ömür. Nasip diye cevap verdim, nasip diye de tekrarladım. "Kadere inanmana sevindim" dedi.
(Minik uçağımı ben anlattım kızım cep telefonun da çizdi, renklendirdi canım benim.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder