17 Şubat 2018 Cumartesi

YAZARLAR UZAKTAN GÜZEL İNSANLARDIR


Bir yazarın yatağı kafası gibi hep darmadağınıkdır. Carşafları da temiz değildir. Çünkü bir yazar iki de bir de çarşaf değiştirmeyi sevmez. Zaten temiz çarsafların nerede olduğunu bilmez. Bilse de bir türlü yatağa uyduramaz.


Çalışma masası üzerindeki tıka basa dolu sigara tablalarindan taşan küller her tarafa yayılır. Yazarların kahve fincanlarını üzerlerindeki parmak izlerinden ve içlerindeki bir haftalık kahve telvelerinden tanırsınız.


Bir yazar ıslanmayı sevmez. Ama imza günleri öncesi duş almayı katiyen ihmal etmez. Hatta dişlerini bile fırçalar. Titizlikle gömleklerini ve tişörtlerini gözden geçirir ve en az lekelisini seçer.


Lavabo hep kirli tabaklar, tavalar, fincanlar, bardaklarla doludur. Hep bir melek beklenir. Bazen dualar yerine ulaşır ve beklenen melek gelir. O melek ne kadar kızar, bağırır, hakaret ederse, hatta melekliğini unutup küfrederse etsin, kulaklar sağır olur, sineye cekilir. Yıkanan tabakların sesi musiki gibi gelir.


Eğer beklenen melek gelmezse, acil durumlarda en az kirli tabak, tava, fincan veya bardak seçilir. Bıçak kemiğe dayanırsa kahverengileşmiş bir sünger bulaşıkların üstünden şoyle bir dolaştırılır. Her yazar soğuk suda köpüren bulaşık deterjanını icad edene veya edenlere minnet duyar, metiyeler düzer, dua bile eder.


Bir yazarın evinde ancak başka bir yazar rahat eder, havayı koklar, kendini evinde hisseder. Kahve içer, yemek yer, hatta yatıya bile kalır. Yazarlarların bağışıklık sistemleri taş gibidir, çökmez. 


Yazarlar uzaktan güzel insanlardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder