BAĞ BOZUMU DİYEBİLİRSİNİZ
Evimin veya lokantamın salonuna girdiğiniz de bir yığın obje ile karşılaşırsınız. Resimler, tablolar, fotoğraflar, antika eşyalar, heykeller, boş içki şişeleri, çiçekler, saksılar,kitaplar, vitray ışıklar, ağaç merdiven, Sıtkı ustanın seramikleri, çini tabakları, rengarenk karanfiller boyanmış ağaç kepenkler, boy boy kilimler, deve minderleri, tablo yastıklar, yaşam savaşı veren orkideler, eski tuğla duvarlar, ağaç işlemeli Ula tavanı, antika saatler, anamın “Singer” marka dikiş makinesi, daha neler neler. Nereye bakacağınızı, neye bakacağınızı şaşırırsınız.
Eğer sessizce bir kenara oturup kulak verirseniz, bütün bu saydığım objelerin kendi aralarında fısıldaştıklarını, size bir şeyler anlatmaya çalıştıklarını duyarsınız. Hepsinin bir ruhu, sizinle paylaşacak bir hikayesi vardır. Nerede yapıldıklarını, nasıl bu eve geldiklerini anlatırlar. Ne kadar zamandır burada yaşadıklarını, son yıllarda her şeyin bir anda nasıl değiştiğini, evin nasıl yalnızlaştığını, sessizleştiğini, o eski mutlu günleri nasıl özlediklerini anlatırlar. Efendilerinin artık yaşlandığını, eğer bir gün bir sebepten ev satılır veya el değiştirirse başlarına neler gelebileceğinin endişesini paylaşırlar sizinle. Kaygılarını dile getirirler, İkinci el mağazalarının soğukluğundan bahsederler, antika dükkanların da bir kenara atılmaktan, daha kötüsü çöpe atılmaktan ne kadar korktuklarından, belki de birbirlerini hiç göremeyeceklerinden yakınırlar.
Sonra bütün eşyalar birbirine iltifat etmeye, hal hatır sormaya başlarlar, gülüşürlerde. Aslında bu acemice saklamaya çalıştıkları bir çeşit helalleşmedir.
Sonunda, zor günlerin yolda olduğunu hissedersiniz, hissettirirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder