24 Aralık 2016 Cumartesi

HURDACI
Bazı günler rast geliyor, yaşlı çok yaşlı bir hurdacıyı izliyorum. Sağ elinden hiç eksik etmediği sigarasıyla önündeki yarısı ağaç yarısı krom, birazı tel, tekerlekleri zorlukla dönen, taşıdığı hurdalar kadar hurda arabasını adeta üzerine abanarak, güçlükle itiyor. Vücudu o kadar deforme olmuş, o kadar öne doğru eğilmiş ki 90 derecelik bir açı şeklini almış. Hani halk arasında “iki büklüm olmuş” derler ya aynen öyle işte. Eğer arabasını önünden alsalar öne düşecek sanki. Araba ise hep dolu. Kırılmış plastik sandalyeler, bira şişeleri, ezilmiş bira, kola tenekeleri, bir takım madeni eşyalar, demir parçaları, eski, çok eski kırık dökük ev eşyaları, içinde ne olduğunu göremediğim poşetler, neler yok ki.
Üzerinde kat kat giysiler var. Kim bilir kimin. O kat kat giysilerin üstüne çektiği kirden parlayan, orijinal rengi neredeyse kaybolmuş, haki paltonun kolları rütbeli. Herhalde orduya ait bir palto, nereden eline geçmişse. Belki de Laleli de bavul ticareti yapan Rusların sattığı bir Sovyet Rusya ordu paltosu. Üzerinden kaçıyor gibi duran Pantolonunun altından incecik bacakları o kadar belli ki. Yürürken birkaç numara büyük lastik cizmelerinin tabanlarını yere sürüyor. Hiç saçı yok. Kafası güneşten kavrulmuş, pırıl pırıl. Arabasına abanırken su, sabun değmemiş uzun sakalları ellerine, parmaklarına dokunuyor.
Geçen gün yanından geçerken “Günaydın,kolay gelsin” dedim.Bir yandan neşeli bir şeyler mırıldanıyor, bir yandan eskimiş çok eskimiş parmaklarıyla da tempo tutuyordu arabasını iterken. Anadolu’da kadınların halı kilim dokurken mırıldandıkları türküler gibi. Gizemli bir meditasyon melodisi gibi geldi bana. Beni duyunca birden yüzü aydınlandı. Birazcık doğruldu. Hiçbir şey söylemeden gözlerimin içine birkaç saniye baktı. Sonra çok güzel ve kocaman bir gülümsemeyle “Allah razı olsun” dedi. Ağzında tek bir dişi bile yoktu ama gözleri o kadar güzeldi ki.
Mutlu gibiydi kendi dünyasında. O mu zavallı, ben mi zavallıyım bilemedim.
İmrendim!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder