24 Aralık 2016 Cumartesi

TANIRLAR MI ACABA?
Marinada ki mağazamızda oturuyor, olmayan turisti, gelmeyecek müşterileri bekliyorum. Maalesef Marmaris’te turizm bitti. Her yer boş, zavallı esnaf şaşkınlıkla, ümitsizlikle birbirinin yüzüne bakıyor. Kışı nasıl geçirecekler, onu düşünüyorlar. Tavla da oynasalar kesmiyor, okey de oynasalar kesmiyor, futbol maçları da seyretseler nafile. Çünkü kafaları başka bir yerde.
Sıkılıyorum, kitap okumaya çalışıyorum olmuyor, yazı yazmaya çalışıyorum olmuyor. Şu güzel kasaba bunu hak etmiyor diye kızıyor, isyan ediyorum. Dağ desen var, deniz desen güzel, yeşillik desen her yer yeşil. Dünyayı gezdim, böyle güzel bir yer yok. Yazık değil mi bu ülkeye? Yazık değil mi bu insanlara? Diye soruyorum kendime, yani boşa konuşuyorum, bu günlerde hepimizin yaptığı gibi. Kendim söylüyor kendim dinliyorum. Kendim soruyor, kendim cevap veriyorum. Bu hallere de düştük yani, düşürdüler.
Gözlerim ellerimin üstünde ki kıllara takılıyor bir an. Sağ elimin üstündeki kıllar siyah sol elimin üstündekiler beyaz, nedense?. Sanki vücudumun sol yanı daha çabuk yaşlanıyor. Birden düşüncelerim yıllar öncesine gidiyor. İstanbul Üniversitesi Arkeoloji bölümünde okurken, Bakırköy de ki apartman dairemizde ara sıra şımarır annemin dizine yatardım, o da saçlarımı okşardı. Bir defasında saçlarımdaki akları fark etti.”Ah benim en küçüğüm, bebek oğlum, saçlarına ak mı düştü?” dedi ağladı. Hiç unutmam. Rahmetli şimdiki halimi görse ne yapardı acaba.
Biz beşkardeşiz. İki ablam, iki de abim var. Yani ben en küçüğüm ve 70 yaşındayım. Allah ömür versin, bütün kardeşlerim hayatta. Çok ara sıra da olsa bazı günler beşimiz bir araya geliyoruz. Bir defasında en büyüğümüz Ayten Ablam (86 yaşında) hepimizi şöyle bir süzdü. “Biliyor musunuz merak ediyorum, şimdi kalkıp hep birlikte annemle babamın mezarına gitsek acaba bizi tanırlar mı? Yoksa “Bu moruklar da kim yahu” diye hayrete mi düşerler” dedi.
Hep birlikte gülüştük ama duygulandık da.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder