17 Mart 2016 Perşembe

CENNET VE CEHENNEM



“Cennet de sen, cehennem de sen” demiş, o güzel insan, Ömer Hayyam asırlar önce.

Bir türlü uyanamadığımız, o derin uykumuzdan uyanıp, kıskançlıklarımızdan, dedikodulardan, hesap kitap yapmadan, kötü düşüncelerden, iki yüzlülükten, egoistlikten, peşin hüküm vermelerden, yalan dolandan, gurur triplerinden, cep telefonlarından, yakamızı sıyırıp sevgiyle yaşamaya başladığımızda fark ederiz cenneti, çünkü cennet her yerdedir.

Muğlayı geçip Sakar yokuşundan inerken, sanki cennetin merkezine inersiniz. Yedi adalara mı, Akyakayamı, Gökovayamı, yemyeşil tarlalaramı, okelüptüs ağaçlarına mı, ağaçlıklı yola mı, Akçapınaramı nereye bakacağınızı şaşırırsınız. Bu sihirli yokuşun bir yanında kırmızının her tonunu gözlerinizin önüne seren bir güneş batar, aynı anda diğer yanında kocaman, gizem dolu, muhteşem bir ay doğar ve şansınız varsa her ikisini de izlersiniz. İçiniz dolar, gözlerinizin neden yaşardığını anlayamazsınız.

Bu sihirli yokuş sizi denizin mavisine, dalgaların sesine, rüzgarın uğultusuna, pırıl pırıl bir gökyüzüne, kayan yıldızlara, badem çiçeklerine, leylaklara, bahar çiçeklerine, kır çiçeklerine, papatyalara, yabani lalelere, kekiklere, ada çaylarına, oğul otlarına, rengarenk zakkumlara, begonvillere, zeytin ağaçlarına, Japon güllerine, keçilere, asırlık çınarlara, köy düğünlerine, oyalı yazmaları, mağrur yüz ifadeleriyle, Harmandalı, Kerimoğlu, Ormancı oynayan Ege kadınlarına, çizmeli, gurur dolu, diz kıran, kartallar gibi kollarını açıp, havalarda uçan zeybeklere bağlayan bir köprü olur.

Çocuğunuzun doğumunu izlemek, onun dudaklarından dökülen ilk kelime, attığı ilk adım, ilk gülümsemesi, omzunuza başını koyup güven içinde uyuması, kokusu, gülümsemesi, sizi özlemesi, sizin onu özlemeniz bu dünyaya ait olmayan duygulardır eğer farkında olursanız.

Sonra cennet, bir çift çok güzel yeşil göz olur, her seferinde sevgiyle, ama her seferinde ayrı duygularla bakan. Dokunmaya kıyamadığınız gamzeler, sarı dalgalı aslan yelesi gibi saçlar, sarılmaktan usanmadığınız bir vücut ve öpmeye doyamadığınız dudaklar olur cennet. Her şeyin farkında olursunuz, bütün güzellikler birbirini tamamlar, ayaklarınız yerden kesilir, yaşadığınız coşkudan kalbiniz öylesine çarpar ki yerinden fırlayacak gibi hissedersiniz. Senelerin nasıl da uçup gittiğini fark etmezsiniz. Cennette zaman mefhumu yoktur. İnsan cennetteyken geçip giden zamanı fark etmez ki.

Sonra beklemediğiniz bir şeyler olur hayatınızda ve cennetinizle bağlantınızı kaybedersiniz. Her şey yine yerli yerindedir ama sizi o cennete bağlayan, size o cenneti hissettiren, yaşatan meleğiniz bir daha geri dönmemek üzere çıkıp gider hayatınızdan. Sudan çıkmış balığa, serseri bir mayına dönersiniz. Hiç kimse yardım edemez size, hiç kimse o duyguları geri getiremez, hiç kimse yüreğinizden neler geçtiğini anlayamaz. Çünkü meleğiniz yaşadığınız cenneti de arkasına takıp götürmüştür. Öyle bir kayıp yaşarsınız ki, dünya başınıza yıkılmış gibi hissedersiniz.

Sevdiğinizin cennette olduğundan hiç süphe etmezsiniz. Çok özlersiniz, çok acı çekersiniz ama onun için sevinirsiniz. Hem güler hem ağlarsınız, hatta kıskanırsınız bile onu cennetten ve cennettekilerden.

Ve ona tekrar kavuşmak için boynunuzu büküp cehennemde bile yaşamaya razı olur, imtihanınıza hazırlanırsınız.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder