Resimlerde gördüğünüz “Mona Titti” ismini verdiğimiz bu rüya gibi mekanı Yasemin’imle birlikte yaratmıştık ve birlikte işletirdik.
Lokantamıza gelen kadınlar ve kızlar biraz lokantamızın güzelliğinden, biraz da aldıkları alkolün etkisinden bana çoğu zaman aşırıya kaçan ilgi gösterirler, sarılır öperler ve neredeyse her kadın bana sarılır, benimle fotoğraf çektirirdi.
“Beni kıskanıyor musun Yasemin” diye sordum bir akşam güzel karıma.
Yine her zamanki gibi güldü O güzel yeşil gözlerini gözlerime dikti ve kararlılıkla ”Hayır Güven, ben seni kıskanmayacak kadar seviyorum. Bu kadınların sana bu kadar ilgi duyması hoşuma bile gidiyor. Demek ki diyorum doğru adamla evlenmişim ve çok seviniyorum. Ben seni kalbimin yanı sıra aklımla da seviyorum sevgilim” dedi. Sonra kamerayı elimi tutuşturdu, “Hadi” şimdi gidelim sen bu kamerayı, sana en fazla sarılan kadının kocasına ver. Ben sana bir sarılayım ve fotoğrafımızı çeksin. Böylece senin kime ait olduğunu anlarlar.
Ve dediğini yaptım, hem de hiç tereddüt etmeden.
Çok eğlenceliydi.
Yasemin’i kaybedince bu güzel, rüya gibi restoranı kapadım. Yasemin'siz devam etmek içimden gelmedi. Şimdi kimseye ait değilim. Kalbimin koymaya çalıştığım birileri var ama kalbimin bir sahibi yok artık.
İnsanın kendisini sahibi terk etmiş ve onun bir daha dönmeyeceğini hisseden, bir kedi, bir köpek yavrusu gibi acizlik içinde aranması daha ne kadar sürer bilmiyorum.



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder