Yorgo ile Eleni evlenmişler ( Bu arada sakın bana ırkçı damgası vurmayın, aslında ırkçılığa son derece karşı ve ırkçılardan tiksinecek derecede nefret ederim. Aynı zaman da kendisiyle dalga geçmeyi seven birisiyim. Fıkranın lehçesi böyle. Benim Allah’ın yarattığı herkese sonsuz saygım ve sevgim var.) Neyse evlenmişler işte. Düğün, dernek bitmiş, evlerine yerleşmişler. Aradan birkaç ay geçmiş. Yorgo müthiş tembel. Televizyonun önüne yatıyor bir elinde kahve, bir elinde sigara, ekranda maç ohhhh gel keyfim gel.
Eleni koşturup duruyor. Bir gün “Yorgo” diyor kızcağız pencereler iyi kapanmıyor, rüzgar esiyor üşüyorum bir bakarmısın? “Ben marangoooz? Diyor Yorgo yattığı yerden. Israr etmiyor Eleni, susuyor. Aradan bir ay falan geçiyor. Eleni “Yorgo diyor mutfakta musluk su akıtıyor tamir edermisin? Yorgo şöyle bir bakıyor. Ben muslukçuuu? Diyor. Yine aradan zaman geçiyor zavallı kız ümitsiz ümitsiz “Yorgo” diyor helanın ışığı yanmıyor bir şeyler yaparmısın?” “Ben elektirikçiii?” Diyor Yorgo efendi. “Perdeler çalışmıyor diyor “Eleni. Ben perdeciii? cevabı geliyor Yorgo’dan.
Aradan biraz daha zaman geçiyor. Yorgo bir gün eve geliyor her şey tamir edilmiş. Hayret ediyor. “Ne oldu” diyor “Her şey yapılmış. Nasıl becerdin?” “Ben becermedim” diyor Eleni. “Hani bizim hep alış veriş yaptığımız market var ya, orada çalışan çocuğa durumu anlattım, oda bana “Ben bu tamirlerin hepsini yaparım, ama ya bana güzel bir pasta yaparsın ya da ben seni güzel bir…… dedi.
“Pasta yaptın mı bari” diye sorunca Yorgo, “Ne pastası” diyor Eleni “Ben pastaciii?”...
İşte böyle sayın seyirciler. Hayat bir mücadeleden ibaret. Ve her insan kendine düşeni yapmak zorunda. Mesuliyetlerini bilmek zorunda. Tembellik, umursamazlık bir yere kadar. Böyle gelmiş böyle gitmez. Valla hayat insana bir tokat atar ki feleğini şaşırtır. Bir daha da iki yakası bir araya gelmez. Sürünür, kaybolur gider.
Ne güzel söylemiş güzel atalarımız, akıllı insanlar, “Son pişmanlık fayda etmez” diye. Yerim onların ağzını ben.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder