17 Mart 2016 Perşembe

İNSAN BİR DEĞİLDİR



Bundan önce sizlerle birkaç Bhagwan (Osho) yazısı paylaşmış, bire bir yaşadığım anılarımı anlatmıştım. Ben Bhagwan’dan önce George İvanovitch Gurdieff felsefesiyle tanışmış ve Toronto’da ki Gurdieff Centre ismi verilen okula 8 yıl devam etmiştim Kanada’da yaşarken.

Bhagwan bir bakıma ölümünden sonra Gurdieff’in çalışmalarını devam ettirmiş ve ondan büyük ölçüde etkilenmiştir. Gurdieff 1873 yılında Kars ilimizin yakınlarında ki küçük bir kasabada Yunanlı bir baba, Ermeni bir anneden dünyaya gelmiş ve 1949 yılı Ekim ayının yirmi dokuzuncu günü Paris’te vefat etmiştir.

Gurdieff’e göre insan bir değildir. İnsanın içinde yaşayan değişik özellikler gösteren değişik karakterler vardır. Bir karakter olur derken, bir başkası hayır, bir diğeri siyah derken, başka biri beyaz demektedir. İnsan bu karakterlerin birleşmesinden oluşur. İşte içlerinde yaşayan bu karakterleri fark etmiş ve onları birbiri ile uzlaştırmayı başarmış, huzur içinde yaşayan insanlara kültürümüzde İnsan-ı Kamil, başka bir isimle “Evliya denir.

Gurdieff Felsefe okulunda geçen 8 yılımda diğer öğrencilerle beraber, kendi üzerimizde çalışmaya ve içimizde yaşayan bu karakterleri anlamaya çalıştık. Daha basit bir terimle kendimizi bilmek, kendimizi bulmak, anlamak için çırpındık durduk. Bütün öğrenciler birbirimize yardımcı olduk destek verdik.

Benim içimde 5 yaşlarında bir çocuk, 18 yaşlarında bir yeni yetme, 25 yaşlarında bir delikanlı, 35 yaşlarında bir orta yaşlı adam, 50 yaşında olgun bir beyefendi ve hali hazırda 69 yaşında belli bir yaşa ulaşmış bir insan var ve ben bütün bunların farkındayım. İşte bu karakterler arasında bir mücadeledir devam edip gidiyor ve ömrüm böyle geçiyor.

Mesela içimdeki 35 yaşındaki karakter yirmili yaşlardaki şeker bir kıza ilgi duyuyor, hatta seviyor. 5 yaşındaki karakter” Bu abla ne kadar güzel”, derken 18 yaşında ki “Güzel kız diyor, “Biraz asık suratlı ama gülünce çok güzelleşiyor”. Birden 50 yaşlarındaki karakter ve 69 yaşında ki karakter devreye giriyorlar. “Aklını başına topla” diyorlar. “Sen ne yaptığını zannediyorsun, bizleri rezil mi edeceksin. Saçımıza sakalımıza bak, yaptığından, düşündüğünden utan”. 35 yaşındaki karakter ümitsizce kendini korumaya çalışıyor. “Ama ben bu kızdan çok hoşlanıyorum. Onun yanında mutlu oluyorum. Onu görmediğim zamanlarda özlüyorum. O beni güldürüyor. Bana şarkılar, türküler söylüyor. O benim hayatta tanıdığım midesi bulandığında şarkı söyleyen tek insan. Çok iyi vakit geçiriyorum ben onunla, hayata bağlanıyorum.

“Bu kadar saçmalık yeter” diye kestirip atıyor 50 ve 69 yaşındaki karakterler. “Bizlerin huzurunu bozuyorsun, olmaz dedik. Senin bu bencil davranışın hepimizin sonunu getirebilir. Aklını başına al yalnız değilsin mesuliyetlerin var”. İyi ama diyor 35 lik, ümitsizce direniyor. Siz bu yaşa gelmissiniz “Gönül ferman dinlemez”, “Gönül kimi severse güzel odur” ata sözlerini duymadınız mı. “Evet, duyduk” diye cevap veriyorlar, aksi aksi. “Peki sen “Kırkından sonra azanı teneşir pekler” ata sözünü duydun mu. Hepimizin hayatını tehlikeye atma, sen istiyorsun diye bizleri ayıplatma, küçük düşürme hakkını sana kim veriyor ha kim veriyor” ve akan sular duruluyor tabi. Bu arada 5 yaşındaki karakter ve 18 yaşındaki karakter korkuyor, siniyorlar. Bu reaksiyon karşısında susup kalıyorlar. Görüyorsunuz en büyük mahalle baskısı insanın kendi içinde oluşuyor.

İşte böyle sayın seyirciler, insanın kendisi ile kavgası bitmez. Ben sadece olayı biraz dramatize ettim. Ama inanın insanın kendi içinde yaşayan karakterlerin bile zaman zaman birbirlerine insafı ve merhameti yoktur. İnsan- ı kamil olmak kolay değildir.

İnanın insan olmakta zordur, bu bahsettiğim karakterler herkesin içinde vardır, ayrı ayrı özellikler gösterirler. Hepsini uzlaştırıp, hepsini memnun ederek yaşamak zordur, çok zordur. Bunu bilerek yaşayın.

Allah yardımcımız olsun.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder