17 Mart 2016 Perşembe

MUM DİBİNİ AYDINLATSIN



Çok sevdiğim bir bayan okuyucum bana” Size bir ad takıyorum izninizle AŞKI ÖĞRETEN ADAM” diye yazmış. Bir yazar için ne büyük mutluluk biliyor musunuz ? Böyle duygu dolu iltifatlar aldığınız zaman, o günlerce, gecelerce bilgisayarınızın önünde harcadığınız saatlere, döktüğünüz gözyaşlarına, sabahlamalarınıza, yorgunluğunuza, bitkinliğinize ümitsizliğinize, yalnızlığınıza değiyor. Yeniden doğmuş gibi oluyor, kaldığınız yerden devam ediyorsunuz.

Yıllar önce Osho’ya bir öğrencisi bir sohbet sırasında” Mastır ben çok sevmek istiyorum. İçimdeki sevginin çok büyümesini istiyorum. Ne yapmam lazım” diye sorduğunda, Osho “Sevginin azı çoğu olmaz. Sevgi azalmaz, çoğalmaz, ölçülmez. Ya seversin ya da sevmezsin oğlum” diye cevap vermişti o mübarek adam. Hiç unutmadım. Belki 40 yıl önceydi bu konuşma.

Evet, insan ya sever, ya da sevmez o kadar doğru ki. Sevgi bir defa insanın yüreğine işledi mi orada kalıyor dostlarım. Eğer hakikaten sevdiyseniz birisini ne olursa olsun, size nasıl davranırsa davransın, ne söylerse söylesin, ne kadar zaman geçerse geçsin, o sevgi orada duruyor, sizi terk etmiyor, azalmıyor. Sevgi, fedakarlık, affetmek insan hayatında üç silahşörler gibi. Birbirlerinden hiç ayrılmayan üç eski dost gibi. Eğer insan içinde bu üçlemeyi yaşatıyor, hissediyorsa işte o zaman hayatının bir manası oluyor. Huzura kavuşuyor Tanrıyı anlıyor ve ona yaklaşıyor.

Allah bana işte böyle insanları seven, hiçbir şey söylemeden, gözlerinizin içine baktıklarında yüreğinizi kabartan, gözlerinizi yaşlarla dolduran, mübarek insanlara rastlamayı, onlarla sohbet etme şansını tanıdı. Şükürler olsun.

Bu güzel insanlardan birisi eşimle Kütahya da Marmaris”teki mağazalarımız için alışveriş yaparken tesadüfen tanıştığım Mehmet Dumlu Hocaydı. Sonraları Kütahya’ya bu mübarek insanı görmek için defalarca gittim Yasemin’imle. Hocamızın dizini dibine oturduk ve gözlerimiz dolu dolu onun o güzel sohbetlerini dinledik.

“Güzel insanların gönüllerinde bir sevgili vardır. O da dünya işleri değildir. Ancak onlar dünya işlerine lazım gelen ihtimamı gösterirler, çalışmaya ciddiyet ve önem verirler. Hakka, hukuka fevkalade riayet ederler. İnsanlık hizmetinden başka bir şey düşünmezler. İşte insanları Allah dostu olmak için ellerinden tutan, onlara yol gösteren insanlara insanı- kamil veya kamil insan denir.”

“Kamil insanla muhabbet etmek peygamberimizle muhabbettir, aynı zamanda sevginin membası olan Allah’la muhabbettir. Öyleyse kamil insanı sevmek, Allah’ı peygamberi sevmektir. İnsanın kendisine, “Ben kimim? Bu dünyaya neden geldim? Nereye gidiyorum? Ne yapıyorum? Ne yapmam lazım? Diye sorması lazımdır” Derdi hocam

“Canım Hocam” dedim bir ziyaretimde. Ne kadar mütevazi, ne kadar iyisiniz. Hiç üşenmeden bize kalbinizi açtınız.

“İsmi güzel Güven Efendi Oğlum. Gurur en tehlikeli şeydir. Hazreti Mevlana insan bir iğne ucu ile dağları deler, öteye geçebilir, ama gururundan kurtulamaz; malın, mülkün, şöhretin, ilimin, her şeyin kendi gururu vardır. Neye güveniyorsun a mübarek hepsi emanet değil mi der.

Bir defasında”Hocam” dedim, “Siz ulu bir insansınız. Vakıflar kurdunuz, paralar topladınız, bir Kütahya aşığı olarak Kütahya’daki 16 adet harap olmuş türbe, mescit, camiyi hayata döndürdünüz, Türkiye'nin dört yanından binlerce insan sizi görmeye Kütahya'ya geliyor, ama buranın halkı hala sizin kıymetinizi anlamadığı gibi bir de sizin hakkınızda olmadık dedikodular üretiyor.”

O güzel, derin, kahverengi gözleri hüzünlendi.”Mum dibini aydınlatmaz Güven Efendi Oğlum” dedi.”Bizim halkımız evliya düşmanıdır, onlar ancak evliyalar öldükten sonra mezarlarına koşar çabut bağlarlar. Allah işlerini güçlerini rast getirsin.

İşte böyle güzel dostlarım. Maalesef mum dibini aydınlatmıyor.Belki de hiç hak etmeyen insanlara sevgimizi cömertçe sergilerken, bizleri o kadar seven, her türlü fedakarlığı yapan, ne yaparsak yapalım, ne söylersek, söyleyelim her zaman affeden insanları fark etmiyoruz. Onları ne kadar sevdiğimizi yeteri kadar söylemiyoruz. Onların bizlere gösterdikleri bu güzel davranışlarının karşılığını vermiyoruz.

“Ah annemi ne kadar severdim, babamı çok özlüyorum, sevgilim bana çok iyi davranırdı, en iyi arkadaşımdı, dayım ne kadar güzel insanmış, dedemin bana sarılmalarını hiç, unutmuyorum, anneannem en sevdiğim yemekleri yapardı lafları, sadece lafta kalacak biliyormusunuz? Sevdiklerinizin kıymetini onları kaybettikten sonra değil, onlar hayatta iken bilin çünkü toprak aldığını geri vermez.Toprağa sarılmanın, toprağı öpmenin nasıl bir his olduğunu benden iyi bilemezsiniz.

Bu gün, o güzel insanlar hala,sizinleyken, onlara sarılın ellerini yanaklarını öpün. Onları ne kadar sevdiğinizi söyleyin. “Hayrola, ne oluyor” diye sorarlarsa “İçimden geldi deyin ve bir daha sarılın. Gülümseyin gözlerinin içine bakın.”İyi ki varsın” deyin.

Onlara sarılırken kendinize sarılıyor gibi hissedeceksiniz.

Mum dibini aydınlatsın.

Mehmet Dumlu Hoca


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder