17 Mart 2016 Perşembe

SABIRLIYDI, YEŞİL GÖZLÜM. MELEKLERİ KISKANDIRACAK KADAR



Yasemin'le yaşamım süresinde benim çılgınlıklara varan deliliklerim, sevgilimin tanrıları kıskandıracak sabrı hiç bitmedi.

Kanada’dan Marmaris’e döndük 1988 senesi. Sakallarım simsiyah, saçlarım kara biber renginde, yani biraz beyaz biraz siyah. Marmaris Yat Limanına ikisi de birbirinden güzel, bir restoran bir de sanat galerisi açtık. 

Bir gün galeride otururken “Yasemin” dedim şu saçlarımı boyasana. Delirdin galiba der gibi yüzüme baktı. “ İyi ama sevgilim böyle öyle güzelsin ki” dedi. “Saçlarında yer yer beyazlar var, sakalların siyah. Çok güzel gözüküyor, ben bayılıyorum”. Ama ben kararlıydım. Hayır dedim ben boyamak istiyorum. “Bak güzelim” dedi “Ben bir ressamım sana saçlarının sakallarının bu haliyle çok güzel olduğunu, eğer boyarsan pişman olacağın söylüyorum”. Ben inat, kararlıyım ille de boyayacağız diye tutturunca canım karım, zaten ısrar etmezdi “Hadi o zaman gidelim de boyanı alalım” dedi.

Önüme düştü beni bir eczaneye götürdü ve küllü kumral diye bir boya seçti. Sonra galeriye geldik ve saçlarımı boyadık. Büyük bir heyecanla saçlarımı yıkadım. Lokantamıza geçtim göstermeye. O zamanlar 65 yaşlarında Coşkun Abi, dünya şekeri bir aşçım vardı. Yardımcısıile oturdukları masaya gittim. Yanlarına oturdum. Hiç fark etmediler. Bir beş dakika oturdum sonra saçlarımın yeni halini fark edeceklerinden ümidimi kesince “ Yahu dedim saçlarımı boyadım fark etmediniz mi?”.”Yooook abi” dediler “Hiç belli değil ki”. Ben hemen bir hiddet Yasemin’e gittim köpürdüm. “Sen nasıl saç boyuyorsun, hiç kimse fark etmiyor falan dedim, kızdım bağırdım. Gel dedim gidiyoruz. Bu defa ben seçeceğim istediğim boyayı.

Kızcağız benimle eczaneye geldi. Baktım baktım işte şu dedim, koyu kahverengi. Zavallı karım yüzünde bir dehşet ifadesiyle “O olmaz hayatım dedi. Çok koyu çok çirkin olursun”. Hayır dedim bu olacak senin seçtiğin boyayı gördük. Gerisingeri galeriye geldik ve saçlarımı yeniden boyadık.

Saçlarımı yıkadık. Kendime aynada bir baktım, tam İbrahim Tatlıses, Kahtalı Mıçı. Gözlerime inanamadım. O kadar itici, bir adam bakıyordu ki bana aynadan, deliriyordum. Yasemin hiçbir şey söylemedi. Sadece bir kenara oturdu, bir yandan bana bakıp bir yandan gözlerinden yaş gelene kadar güldü. Sonra lokantaya geçtim. Coşkun Abi beni görünce az kalsın oturduğu sandalyeden düşüyordu. ”Şimdi belli oluyor abi” dedi “Hakikaten belli oluyor”.

Ve dostlarım ben o saçlarla rezil oldum. Utana utana gezdim. Sonra saçlarım bir de güneşten sararmadı mı daha da çirkin oldum. O güzel kadın katiyen bana “Bak sana söylemedim mi çok çirkin olursun diye, bak gördün mü demedi. Sadece güldü. Çok güldü.

Bu size anlattığım birinci anımdı. İkincisi Yasemin’imin ölümünden bir yıl önceydi hepinizin bildiği Muhteşem Yüzyıl dizisinin çok moda olduğu günlerde.

Yasemin bak eskiden paşalar, vezirler, patişahlar gözlerinin altına sürme çeker, gözlerini, kaşlarını boyarlarmış. Benim gözlerimi boyarmısın diye sordum. “Yine geldiler galiba, yine delirdin herhalde” dedi. Hayır, ne olursun hadi boyasana gözlerimi dedim, şımarık bir çocuk gibi.

Hiç zorluk çıkarmazdı. Oturttu beni önüne ve güzelce gözlerimi ve gözaltlarımı boyadı. “Sonra bitti hadi hayırlı olsun” dedi. İşlem tamamlanınca ben reaksiyonlarını görmek için mağazamızın yanındaki komşuları ziyaret ettim. Gözlerimi adeta gözlerine sokmama rağmen hiç kimse bir şey fark etmedi ve hiç kimse bir şey söylemedi.

Mağazaya geri dönüp, Yasemin‘e olanları anlattığımda; Güzel kadın bana “Gören göz görür sevgilim” dedi gülerek.

Sonra ben unuttum ve masamda çalışmaya başladım. Aradan iki saat falan geçti. Kızım Bahar geldi akşama doğru. ( Annesi gibi çok başarılı bir ressamdır) Daha mağazanın kapısından girer girmez bana baktı ve “ Baba ne yaptın gözlerine yav “dedi. Şimdi Marmaris güneşinin parlaklığını düşünün mağazanın içindeki loş ışığı düşünün ve kapı ile benim oturduğum masanın arasındaki mesafenin en az 10m olduğunu düşünün. Kızım o kadar mesafeden milletin burnunun dibinden göremediği değişikliği gördü, anında fark etti.

Hemen Yasemin’in yüzüne baktım. O da bana bakıyordu yüzünde o melek gülümsemesi ve gamzeleriyle. Hiçbir şey söylemedi. Bak ben sana söylemedim mi diye ne bana hatırlattı, ne de başıma kalktı. Sadece güldü. Bana ben sana söylemedim mi, bak ne kadar kör herkes sen de dahil. Ama hiç umurumda değil. Evet sen benim gördüğüm dünyayı görmüyorsun ama ben seni ne kadar seviyorum biliyormusun demek ister gibi gözlerimin içine sevgiyle baktı.

İşte böyle dostlarım. Benim böyle bir melekle 32 yılım geçti. Beni sevmeniz gerekmiyor. Sizlerle paylaştığım sevgiyi sevin yeter. Birde yeşil gözlü güzel kadını sevin, sevinirim. Kimbilir, sevmeyi ne kadar iyi biliyor dediğiniz adam belki de bir kadını öldürmüş gelmiştir. Bilemezsiniz ki.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder