BİR ŞİŞE KIRMIZI ŞARAP
Ölüm herkes için. Sana veya bana. Erken veya geç. Bırakın ölümü düşünmeyelim, ama aklımızdan da çıkmasın ölüm. Yalnız baharın kokusunu, yazın sıcağını, kışın soğuğunu, sonbaharın hüznünü unutturmasın, bize ölüm.
Bir yazarım ben. Sadece bana sarılana sarılır, bana uzatılan elleri tutar, beni öpeni öperim. Ne ısrarcı olmayı, ne ısrarcı olanı severim. Çok kendi halinde bir yazar olduğunu düşünen ama aslında hiç de öyle olmayan, olamayan bir yazarım ben.
İnsan “Eskiler alıyorum, eskiciiii”diye bağırmak ister mi ? Neler geçer içimden bilemezsiniz. Ne ölümler, ne aşklar, ne terk etmeler, ne terk edilmeler, ne isyanlar, ne hayata yeniden başlamalar, ne küsmeler, ne barışmalar, daha neler neler. İşte bu içimden geçenlerin bazıları parmaklarımı tutar bilgisayarımın tuşlarına götürürler, sonra da beni terk eder, sizin olurlar. Ama bazıları benimle mezara gideceklerini bilirler. Sessiz, sakin hesap gününü beklerler.
Bazen bütün gün konuşurum. Hayatımdan kesitler, hikayeler anlatırım, yazılarımdan bahsederim, fıkralar anlatırım, öğünürüm, hatta şımarırım. Hep konuşurum, gülerim, hiç susmam, susamam ki. Çok gülerim, güldürürüm de beni dinleyenleri. Tutabilene aşk olsun yani.
Sonra akşam olur, o adam gider ve yerini bambaşka birine bırakır. Sonra da bütün hikayelerim, yazılarım fıkralarım terk ederler beni birer birer, bırakır giderler.
Ben de bir şişe kırmızı şarapla paylaşırım yalnızlığımı.
Bir tek o bir şişe kırmızı şarap terk etmez işte beni.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder