SEYFETTİN USTA
Bu gün Cuma sabah 10 sularında eşimin mezarına gittim her sabah yaptığım gibi. Tam ben dua ederken sala verilmeye başladı. Salaları hiç sevmem tüylerim diken diken olur. Müezzin Seyfettin isimli bir inşaat ustasının vefatını bildirdi.
Birden hatırladım vefat edenin kim olduğunu, tanıdım. Seyfettin Usta yıllar önce benim evimin yüzme havuzunu yapmış, tam anlamıyla burnumdan ağzımdan getirmiş, söylediği hiçbir şeyi yapmamış en sonunda kovmuştum. O kadar kızdırmıştı ki beni bir dövmediğim kalmıştı. Merhumu tanıyıp hatırlayınca hayretle bunca senedir ona kızgın olduğumu,bu öfkeyi yıllardır taşıdığımı ve hala da taşıdığımı hissettim.
Şöyle bir baktım. En sevdiğim insan önümdeki mezarda yatıyor ve sevmediğim bir insanın ölüm anonsunu dinliyordum. Yani sevdiğimizde sevmediğimizde sonunda ölüp gidiyordu. Dünyanın insanların gelip belli bir zaman sonra geçip gittiği bir han olduğu o kadar doğruydu ki. Eskiler yalan dünya bir varmış bir yokmuş derlerken, ben dünyaya kazık çakacağımı hiç ölmeyeceğimi düşünürdüm.
Ellerimi açtım ve yüzümde kendiliğinden oluşan bir gülümsemeyle Seyfettin Ustanın ruhuna dua ettim. Ona hakkımı helal ettim ve affettiğimi söyledim. Bütün samimiyetimle söyledim. Senelerdir bu kini sırtımda taşıdığıma utandım. Sanki sırtımdan birilerinin hiç taşımamam gereken bu ağırlığı almışlar gibi hissettim.
Dostlarım hayat hakikaten gelip geçici. Kin, garez, çekememezlik, şiddet, hoyratlık seytanın ayak oyunları. İnanın affetmek kadar güzel ve rahatlatıcı bir duygu yok.
Cuma namazından sonra Seyfettin Ustanın cenazesine gittim. Beni saf tutmuş görünce sevindiğini adım gibi biliyorum, çünkü hissettim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder