ÇARESİZLİĞİN KOKUSU
Yoğun bakıma iki gurup insan alınır. Birinci gurup geri çıkma veya çıkarılma ümidi olan hastalardır. Bunlar ya ameliyat sonrası alınırlar ya da belirli bir zaman için kontrol da tutulurlar. Sonra biraz tıbbın, birazda Allahın, meleklerin yardımıyla hasta odalarına transfer edilirler ve sonrada nasip olursa taburcu edilirler.
İkinci gurup ümitsiz olanlardır. Ölüp gideceklerini doktorlarda, hemşirelerde, tekniksiyenler de hastabakıcılar da yakınları da hatta kendileri de bilirler, eğer kendilerindeyseler.
Bu zavallılar yoğun bakımda ne kadar uzun kalırlarsa o kadar iyidir hastaneler için. Çünkü herkes kaderini kabullenmiştir. Yoğun bakımda kaldıkları her gün, solunum cihazından aldıkları her nefes, kollarına iş olsun diye bağlanan her serum, vücutların adet yerini bulsun diye zerk edilen her ilaç, bazı ihtiyaç sahiplerine, yüzme havuzu, çok pahalı bir araba, daha büyük bir ev, çocukların okuyacağı ateş pahası okullar, uzun tatiller, marka elbiseler, gözlükler, saatler, mücevherler olarak geri döner.
Yoğun bakım üniteleri normal hastaneler gibi kokmaz. Çünkü ölümün ve çaresizliğin anlatılması çok zor ama fark edilmesi çok kolay, kendine has, ürkütücü bir kokusu vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder